Bebeğiniz için en iyi besin anne sütüdür
bg

Bebek İsimleri

Hamilelik sürecinde hem annelerin hem de babaların en çok üzerinde düşündüğü konulardan biri de bebeklerine verecekleri isimdir. Siz de bebeğinizin ismine hala karar veremediyseniz önerilerimize göz atabilirsiniz. Sizin için hazırladığımız bu yazı ile 2022’nin en popüler bebek isimlerini ve anlamlarını bir arada bulabileceksiniz. İşte kız bebek isimleri ve erkek bebek isimleri anlamlarıyla birlikte sizlerle.

Cinsiyet : Erkek Kız

2023 kız bebek isimleri ve anlamları

A Harfi

Açangül: Açmış gül.

Açelya: Fundagillerden, güzel, renkli, kokusuz çiçekler açan bir bitki.

Açılay: “Ay gibi doğ, ay gibi açıl” anlamında kullanılan bir ad.

Ada: Deniz veya göl suları ile çevrilmiş küçük kara parçası.

Adal: “Adın yayılsın, ün kazan” anlamında bir ad.

Aden: Cennet bahçesi.

Adile: 1. Doğruluktan ayrılmayan kimse. 2. Adaletli. 3. Hakka uygun, haklı.

Afet: Güzelliği ile insanı şaşkına çeviren, aklını başından alan kadın.

Afife: Namuslu, iffetli, temiz, dürüst.

Afitap: Güzel yüz.

Ahenk: Uyum.

Ahsen: Çok güzel, en güzel.

Ahu: Çok güzel, çekici.

Ahuela: Çok güzel gözlü.

Ahugül: Çok güzel.

Ahunaz: Nazlı güzel,nazenin.

Ahter: 1. Yıldız. 2. Talih, şans, uğur.

Ajda: 1. Filiz, sürgün. 2. Çentik çentik olan şey.

Akanay: Bir yerden bir yere doğru giden güzel kadın.

Akasya: Yurdumuzda yetişen bir süs ve gölge ağacı.

Akel: 1. Doğru, dürüst işler yapan kimse.2. Eli uğurlu olan kimse.

Akgül: Beyaz gül.

Akpınar: Berrak ve saf suyu olan pınar.

Aksa: 1. En uzak. 2. Nihayet. 3. Irak

Aksu: 1. Kayalardan sızan tatlı ve berrak su. 2. Gözdeki billur cismin saydamlığını yitirerek ağarmasından ileri gelen körlük.

Aksuna: Ak renkli yaban ördeği.

Akşın: 1. Az beyaz, beyazımsı.2. Kıllarında ve gözlerinde bazen de derisinde doğuştan boya maddesi bulunmadığı için her yanı beyaz olan hayvan veya insan.

Akyıldız: Çoban yıldızı.

Ala: Karışık renkli, çok renkli, alaca. Açık kestane renginde olan, ela.

Alabegüm: Henüz olgunlaşmamış kadın.

Alagül: Çok renkli gül.

Alanur: Çok renkli parlaklık.

Alara: 1. Efsanevi su perisi. 2. Mitolojide bir yer adı. 3. Kırmızı süs.

Alaz: 1. Alev. 2. Ağaçsız, açıklık yerler. 3. Gösteriş, haşmet.

Albeni: Alım, çekicilik, cazibe.

Alçiçek: Kırımızı çiçek.

Alçin: Kızıl renkli küçük bir kuş.

Alev: 1.Yanan maddelerin veya gazların türlü biçimlerde uzanan ışıklı dili. 2. Sıcaklık .3. Kıvılcım.

Aleyna: Bizim üzerimize bizim hakkımızda.

Algı: 1. Kazanç, alacak. 2. Rüşvet. 3. Vergi. 4. Bir şeye dikkati yönelterek o şeyin bilincine varma, idrak.

Algül: Kırmızı gül.

Alım: 1. Çekicilik. 2. Kurum, çalım, gurur.

Alime: Bilgin kadın.

Alin: 1. Aydınlık, parıldayan. 2. Yüce, soylu.

Alisa: 1. Asil soydan olan. 2. Güzel.

Aliye: Yüksek, yüce.

Alkım: Gökkuşağı.

Alkız: Kırmızı yanaklı,sağlıklı kız.

Almina: Kızıl, kırmızı renkler.

Altın: 1. Parlak sarı renkte, kolay işlenen, değerli paslanmaz maden. 2. Üstün nitelikli, değerli kimse.

Altınay: Üstün nitelikli, değerli kimse.

Altınbaşak: Üstün nitelikli, değerli kimse.

Altındal: Üstün nitelikli, değerli kadın.

Alya: Yüksek yer, yükseklik, gök, sema.

Amine: 1. İnanılır, güvenilir. 2. Sakıncasız, tehlikesiz. 3. Yüreğinde korku olmayan, korkusuz.

Anife: 1. Sert, şiddetli. 2. Haşin. 3. Geçmişte, pek yakında, burnun ucu denecek kadar yakından geçen. 4. Biraz önce, belirtilen, bahsedilen.

Aram: Çölde bilinçli şekilde birileri tarafından konulan hedef, nişan.

Aren: Farsça:  Parlak renkteki kum tanesi. Hititçe:  Işık

Arın: 1. Temiz, arı, saf. 2. Alın. 3. Yüz, cephe, dağların, tepelerin yüzü.

Ariel: 1. Melek. 2. Dürüst, temiz, namuslu.

Arife: 1. Bilen, bilgili. 2. Belirli bir günün, olayın bir önceki günü veya ona yakın günler.

Armağan: 1. Birini sevindirmek için verilen şey, hediye. 2. Ödül. 3. Bağış, ihsan.

Armin: 1. Özgürlük ve barış yanlısı. 2. Asker, savaşçı. 3. Yüksek yer.

Arsu: Su kadar berrak.

Arya: Operalarda solistlerden birinin orkestra eşliğinde söylediği, genellikle kendi içinde bütünlüğü olan parça.

Arzu: 1. İstek, dilek. 2. Heves.

Arzucan: Candan isteyen.

Arzugül: Gül gibi istenilen, beğenilen.

Arzum: “İsteğim, dileğim” anlamında kullanılan bir ad.

Asel: 1.Cennetteki dört ırmaktan biri. 2.Bal ırmağı. 3.Bal.

Asena: Kurt.

Asi: Başkaldırıcı.

Asiye: l. Direk, sütun. 2. Acılı, kederli üzüntülü kadın. 3. Hz. Musa’yı Nil’den çıkararak büyütüp yetiştiren Firavun’un eşi.

Aslı: 1. Bir şeyin kendisi. 2. Kerem ile Aslı öyküsünün kadın kahramanının adı.

Aslıhan: Han soyundan gelen.

Aslım: Yarar, fayda.

Aslınur: Nurdan gelen, aydınlık, ışıklı, temiz.

Asrın: Çağdaş, bu asra ait olan, asra uygun olan.

Asu: Yaramaz, haşarı çocuk.

Asude: 1.Fundagillerden, güzel, renkli, kokusuz çiçekler açan bir bitki. 2. Rahat,dingin.

Asuman: Gök, gökyüzü.

Asya: 1. Doğu. 2. Dünyanın beş kıtasından en büyük ve en kalabalık olanı.

Aşkım: "Benim aşkım, sevdiğim insan, sevgilim" anlamında kullanılan bir ad.

Aşkın: 1. Belli bir süreyi aşmış, ötesine geçmiş.2. Benzerlerinden üstün. 3. Çok, fazla.

Atiye: 1. İhsan, lütuf, bağışlama. 2. Armağan.

Atlas: Yüzü parlak, sık dokunmuş bir tür ipekli kumaş.

Ay: 1. Yer yuvarlağının uydusu olan gök cismi, kamer. 2. Yılın on iki bölümünden her biri. 3. Güzel, parlak, nurlu.

Ayaltın: Ay ve altın gibi parlak olan.

Ayben: Yüzünde benleri olan güzel.

Aybeniz: Ay gibi güzel yüzü olan.

Aybike: Ay gibi güzel, el değmemiş kız.

Aybirgen: Ay veren.

Aybüke: Aybike, ay gibi güzel el değmemiş kız.

Aycan: "Ey sevgili" anlamında kullanılan bir ad.

Ayça: 1. Ayın ilk günlerinde aldığı yay biçimi, hilal. 2. Bayrak ve sancak direklerinin tepesindeki pirinçten yapılmış ay yıldızlı süs, alem.

Ayçağ: Ay-çağ

Ayçiçek: Ay gibi parlak ve çiçek gibi güzel olan.

Ayçin: 1. Bir bitki adı. 2. Dağlarda, bir yerden koparak yuvarlandıkça büyüyen kar yığını. 3. Ayçın, ay gibi, aya benzer.

Ayda: Dere kıyılarında, çayırlarda yetişen bir bitki.

Aydan: Güzelliğini aydan almış, ay gibi parlak ve güzel.

Aydeniz: Ay gibi güzel, deniz gibi coşkulu olan.

Aydınlık: Bir yeri aydınlatan güç, ışık.

Aydilek: Dileği, isteği dürüstlük olan

Aydinç: Ay gibi dinç olan.

Aydoğan: Ay gibi doğan.

Ayfer: Ay ışığı.

Aygen: 1. Dost, arkadaş. 2. Sevgili, yâr.

Aygönül: Güzel gönüllü.

Aygun: Ay gibi güzel, güneş gibi parlak olan.

Aygül: Ay gibi parlak, gül gibi güzel olan.

Ayışığı: Ayın ışığı, mehtap.

Aykal: Ay gibi parlak ve ışıklı kal anlamında kullanılan bir ad.

Aykız: Ay gibi güzel ve parlak olan kız.

Ayla: 1. Ayın ve bazı yıldızların dolayındaki ışık çevresi, ay ağılı, hale. 2. Bazı kutsal kişilerin başı etrafında gösterilen ışık çevresi.

Aylan: Açıklık, alan, meydan.

Aylin: Ayla.

Aynur: Ay ışığı.

Aypare: Ay parçası, ay gibi güzel.

Ayperi: Ay gibi güzel olan peri.

Aysar: Ayın etkisiyle huyunun değiştiği sanılan.

Aysel: Ay gibi parlak, ışıklı, güzel.

Aysevil: "Ay gibi her zaman sevilen, beğenilen biri ol." anlamında kullanılan bir ad.

Aysoy: Ay gibi temiz soylu olan.

Aysu: Ay gibi parlak, su gibi berrak olan.

Aysun: Uysal.

Aysuna: Ay gibi güzel olan.

Ayşan: Ay gibi şanlı, görkemli, parlak olan.

Ayşe: Rahat ve huzur içinde yaşayan.

Ayşegül: Rahat ve huzur içinde yaşayan gül gibi güzel.

Ayşen: Ay gibi güzel ve şen olan.

Ayşenur: Rahat ve huzur içinde yaşayan güzel.

Ayşıl: Ay gibi ışıklı, parlak.

Ayşin: Ay gibi güzel olan.

Ayten: Ay gibi tek, biricik, eşsiz.

Aytolun: Dolunay, ayın on dördü.

Aytu: Aya benzeyen tuğlu.

Aytül: Mehtap.

Azize: Ermiş kadın.

Azer: Ateş.

Azra: 1. El değmemiş bakire kız. 2. Delinmemiş inci. 3. Ayak basılmamış kum. 4. Medine’nin diğer bir adı. 5. Hz. Meryem’e verilen ad.

Azze: Şerefli, saygıdeğer.

 

B Harfi

Bade: İçki.

Bahar: Yazla kış arasında olan mevsim.

Bala: Yavru, çocuk.

Balca: Bal gibi tatlı, sevimli olan.

Balın: Sevgili, sevilen.

Balkın: Parıldayan, parlak.

Balkız: Şirin, tatlı, hoş kız.

Banu: 1. Kadın, hatun, hanım. 2. Prenses. 3. Hanımefendi. 4. Gelin.

Banuhan: Banu-han.

Başak: Arpa, buğday, yulaf vb. ekinlerin tanelerini taşıyan kılçıklı başı.

Begüm: Hint prenseslerine verilen unvan.

Behin: Bihin. En iyi, çok iyi, seçkin.

Behiye: Güzel.

Belemir: Mavikantaron.

Belgi: 1. Bir şeyi benzerlerinden ayıran özellik, alamet, nişan. 2. Duyuş, düşünüş ve inanıştaki ayırıcı özellik.

Belgin: Tam ve kesin olarak belirlenmiş olan, açık, anlaşılır, belirgin.

Belgün: 1. Sarih, belirgin, şeffaf. 2. Aydınlık gün.

Belin: 1. Korku, ürkü. 2. Şaşkınlık, hayret.

Belinay: 1. Ay'ın gölün yüzey kısmına yansıması. 2. Peygamber çiçeği.

Beliz: İşaret, im, iz.

Bella: Güzel.

Belma: Yumuşak, sakin, telaşsız kimse.

Benan: 1. Parmaklar, parmak uçları, 2. Parmakla gösterilen, ünlü, tanınmış.

Benay: Ay gibi parlak olan kız.

Benek: 1. Herhangi bir şey üzerindeki ufak leke, nokta. 2. Güneş lekeleri yöresinde görülen, parlak taneciklerden ve parlak damarlardan oluşmuş bölüm.

Bengi: Sonu olmayan, hep kalacak olan, sonsuz, ebedî.

Bengü: Sonu olmayan, hep kalacak olan, sonsuz, ebedî.

Bengül: Gül gibi güzelim anlamında kullanılan bir ad.

Beniz: Yüz rengi.

Benna: Yapı yapan, mimar, kalfa, dülger.

Bennur: Ben, nur gibi parlak ve güzelim anlamında kullanılan bir ad.

Bensu: Bengisu, Efsanelere göre içen kimseye ölümsüzlük sağladığına inanılan bir su, abıhayat.

Bera: 1. yeni ayın ilk günü, 2. saf, temiz. 3. Fazilet. 4. Seçkin olma vasfı. 5. Olgunluk. el-Bera’ b. Azib:  Ashabdandır.

Berceste: 1. Seçilmiş, beğenilmiş. 2. Sanat değeri yüksek anlamlar taşıyan dize.

Bercis: 1. Jüpiter gezegeni. 2. Çok süt veren deve.

Berçin: 1. Güçlü. 2. Perçin. 3. Bahçe, etrafı çevrilmiş tarla. 4. Sertleşmiş toprak, toprağı pek, katı olan arazi. 5.Toprak yığını. Taş yığını.
6. Toplayıcı

Beren: 1. Güçlü, kuvvetli. 2. Akıllı. 3. Tanınmış.4. Kadife kumaş.

Berfin: Kardan, kar ile ilgili.

Berfu: Kar tanesi.

Bergüzar: Anmak için verilen armağan, hatıra, yadigâr.

Beria: Olgunluk ve güzelliğiyle akranlarından üstün olan sevgili, kadın.

Berin: 1. En yüksek, çok yüce. 2. Soylu.

Beril: Doğada altıgen billurlar durumunda bulunan, saydam, çoğu yeşil renkli berilyum ve alüminyum silikat.

Berna: Genç, körpe.

Berra: 1. Hayırsever. 2. Bereket ve bolluk getiren.

Berrak: Duru, temiz, aydınlık, açık.

Berran: (Bürran) Keskin, kesici.

Berre: 1. Temize çıkarma. 2. Uzaklaştırma 3. Beri kılma.

Berrin: Karada yaşayan.

Besime: Güler yüzlü, güleç, neşeli kız.

Besisu: Bitkilerin damarlarında dolaşan besleyici su.

Beste: 1. Bir müzik eserini oluşturan ezgilerin tümü. 2. Bağlanmış, bitiştirilmiş.

Bestegül: Gül demeti.

Bestenigar: Klasik Türk müziğinde en eski birleşik makamlardan biri.

Betül: 1. Namuslu, temiz kadın. 2. Allah'ın emri. 3. Hazreti Meryem'in ve Hazreti Fatma'nın lakapları. 4. Ana ağaçtan ayrılıp, ayrı kök salan fidan.

Beyhan: Sır saklamayan, aklındakini ve yüreğindekini hemen söyleyen.

Beyna: “İki el arasındaki sevgi” anlamındadır. Kuran’ da yer alan bir kelimedir.

Beyza: Çok beyaz, daha ak; çok temiz, lekesiz.

Bihter: Daha iyi, en iyi, pek iyi.

Bilcan: Bilgili dost.

Bilge: Bilgili, iyi ahlaklı, olgun ve örnek kimse.

Bilget: Havadis, malumat. Bilgiye götüren kimse.

Bilhan: Çok bilgili, çok bilen.

Billur: 1. Duru, temiz, saydam, tanınmış ve değerli kesme cam, kristal. 2. Parlak, ışıklı.3. Duru.

Bilsev: "Bil ve sev" anlamında kullanılan bir ad.

Bilun: 1. Esir, tutsak. 2. Yarım Ay.

Binay: "Bin ay" " anlamında kullanılan bir ad.

Binnaz: Çok nazlı, cilveli.

Binnur: Çok nurlu.

Biray: Ay gibi tek, eşsiz.

Birben: "Yalnızca ben" anlamında kullanılan bir ad.

Birce: Tek, eşsiz, biricik.

Birgen: Yalnızlığa alışmış.

Birgül: Biricik.

Biricik: Tek, eşsiz, çok sevilen, benzeri olmayan.

Birsel: Hareketli, canlı.

Birsu: Biricik, tek yaşam kaynağı, hayatın anlamı.

Buğday: Tohumu ekmek yapımında kullanılan bitki ve aynı bitkinin başaktan ayrılmış tanesi.

Buğlem: Cenneti müjdeleyen melek.

Buğu: 1. Soğuk bir cisim üzerinde ince bir tabaka durumunda yoğunlaşmış sıvı. 2. Su buharı.

Buket: Çiçek demeti.

Buluş: İlk kez yeni bir şey yaratma, icat.

Burcu: 1. Güzel koku, ıtır. 2. Sakız ağacının tomurcuğu.

Burçak: Baklagillerden, taneleri yem olarak kullanılan bir bitki.

Burçin: Geyik, dişi geyik.

Buse: Öpücük, öpme, öpüş.

Büklüm: Bükülmüş, kıvrılmış şeylerin oluşturduğu kat.

Büşra: Müjde, sevinçli haber.

 

C Harfi

Cahide: Çok çalışan, çaba gösteren kimse.

Cana: `Ey sevgili` anlamında kullanılan bir seslenme sözü.

Canan: Gönülden sevilen, gönül verilmiş olan kadın, sevgili.

Canaş: Sevgili, dost, arkadaş.

Canay: Şirin, tatlı kimse.

Candan: İçten, yürekten, gönülden, samimi.

Candeğer: Uğrunda can verilecek kadar güzel, değerli, sevilen.

Canfeza: Can artıran, gönle ferahlık veren.

Cankız: Sevilen, sevimli, şirin kız.

Canöz: Kişinin özü.

Canözlem: Gerçekten özlenen kimse.

Cansel: Özü taşkın olan kimse.

Cansen: "Sen cansın, sevilensin, sevimlisin" anlamında kullanılan bir ad.

Cansev: "İnsanları sev" anlamında kullanılan bir ad.

Cansın: Sevgi dolusun, sevilmeye değersin, dostsun, sevgilisin" anlamında kullanılan bir ad.

Cansu: Can suyu, yaşam veren su.

Cansun: "Kendini göster" anlamında kullanılan bir ad.

Cansunar: "Canını feda eder" anlamında kullanılan bir ad.

Cavidan: Sonrasız, sürekli kalacak olan, sonsuz.

Cazibe: Çekicilik.

Cedide: 1. Yeni, kullanılmamış. 2. Pek az zamandan beri bilenen veya mevcut olan.

Celile: Ulu, büyük, yüce.

Cemile: Güzel (kadın).

Cemre: Şubat ayında birer hafta aralıklarla önce havada, sonra suda en son toprakta oluştuğu sanılan sıcaklık yükselişi.

Cennet: Dinî inanışlara göre imanlı, dünyada iyi işler yapmış kimselerin öldükten sonra sonsuz bir mutluluğa kavuşacakları yer, uçmak, behişt.

Ceren: Ceylan, ahu.

Cevza: İkizler burcu, gökyüzünün kuzey yarım küresinde görünen iki parlak yıldızlı burç.

Ceyda: Uzun boyunlu ve güzel kadın.

Ceyla: 1.Ay, ay kadar güzel, Su Gibi Berrak Olan. 2.İnsanlığa atfedilmiş, bağışlanmış.

Ceylan: Çift parmaklılardan, boynuzlugiller familyasından, çöllerde yaşayan, çok hızlı koşan, gözlerinin güzelliği ile tanınan, ince bacaklı, zarif, memeli hayvan, ahu, gazal (Gazella dorcas).

Ceylin: İngilizcedeki Jaylin isminin Türkçeleştirilmiş halidir ve ‘sakin’ anlamına gelir. Ayrıca ceyl Farsçada 'yengeç' demektir ve Ceylin de yengeç yuvası anlamı taşır.

Cihanbanu: Dünyanın hanımefendisi.

 

Ç Harfi

Çağıl: 1. Çağla ilgili. 2. Çakıl. 3. Çağla.

Çağın: Yıldırım, şimşek.

Çağla: Badem, kayısı, erik vb. tek çekirdekli yemişlerin körpeyken yenilebilen ham şekli.

Çağlayan: Küçük bir akarsuyun, çok yüksek olmayan bir yerden dökülüp aktığı yer.

Çağnur: Çağın ışık saçan bireyi.

Çevren: Ufuk, göz erimi.

Çığlık: Acı, ince ve keskin ses, feryat, figan.

Çiçek: Bir bitkinin, üreme organlarını taşıyan çoğu güzel kokulu, renkli bölümü.

Çiğdem: Zambakgillerden, türlü renklerde çiçek açan, çok yıllık, yumrulu bir kır bitkisi, mahmur çiçeği.

Çilek: Gülgillerden, sapları sürüngen, çiçekleri beyaz bir bitki.

Çilen: 1. Hafif yağan yağmur, çisenti. 2. Suyun derin olmayan yeri.

Çiler: Şarkı söyleyen, şakıyan, öten bülbül.

Çimen: Buğdaygillerden, bahçelerin, yol kenarlarının ve parkların yeşillendirilmesinde yararlanılan çok yıllık bitki.

Çise: İnce yağmur, çisenti.

Çisen: 1. Sisli ve kapalı havada ince ince yağan yağmur. 2. Çiy.

Çisil: İnce yağmur.

 

D Harfi

Dalga: Deniz veya göl gibi geniş su yüzeylerinde genellikle rüzgâr, deprem vb.nin etkisiyle oluşan kıvrımlı hareket.

Dalya: Yıldız çiçeği.

Damla: Yuvarlak biçimde, çok küçük miktarda sıvı, katre.

Defne: Defnegillerden, yaprakları güzel kokulu ve yaz kış yeşil olan bir ağaç, develik.

Değer: 1. Yüksek nitelik. 2. Üstün, yararlı nitelikleri olan kimse. 3. Bir şeyin önemini belirten ölçü, karşılık.

Delal: İnsana hoş, sevimli görünen hâl, naz, işve.

Demet: Bağlanarak oluşturulmuş deste, bağlam. Bitki veya çiçek destesi.

Deniz: 1. Yer kabuğunun çukur bölümlerini kaplayan, birbiriyle bağlantılı, tuzlu, büyük su kütlesi. 2. Çok bol.

Deren: Derleyen, toplayan.

Derin: 1. Çok gelişmiş, çok ilerlemiş. 2. Yoğun. 3. İçten gelen.

Derya: 1. Deniz. 2. Çok bilgili, engin kimse. 3. Çok, pek çok.

Deryanur: Çok güzel, çok parlak olan.

Desen: Tahta, çini, kumaş, kâğıt vb. yüzeylerin üzerine yapılan çizim.

Deste: Demet, tutam, bağlam.

Destegül: Mevlevi dervişlerinin giydiği kollu cepken ve uzun cüppeye verilen ad.

Devin: 1. Hareket, kımıldanış. 2. Çaba, gayret.

Devinsu: Suyun ritmik hareketleri, akarsu.

Devrim: Dünya görüşünde, felsefede, bilimde, sanatta veya toplumsal düzende birdenbire olan niteliksel değişme.

Diba: Bir tür süslü ipek kumaş.

Dicle: Bir nehir adı.

Didar: Yüz, çehre.

Dide: 1. Göz, göz bebeği. 2. Gözcü.

Didem: Çok sevdiğim, gözüm kadar sevdiğim, yarim.

Dila: Ey gönül!

Dilan: Gönüller, yürekler.

Dilara: Gönül çalan, sevgili, yar.

Dilay: Ay gibi parlak, gönle ışık saçan.

Dilber: Gönlü alıp götüren güzel.

Dildar: Birinin gönlünü almış, sevgili.

Dilde: Ünü bir tarafa yayılmış, herkesin konuştuğu, herkesin dilinde olan kimse.

Dilege: Güzel ve düzgün konuşan.

Dilek: Dilenen, istenen şey.

Dilem: Gönül ilacı.

Diler: İsteyen, dilekte bulunan, dileyen.

Dilge: Güzel konuşan, hoşsohbet kimse.

Dilhan: Gönülden söyleyen, içten konuşan kimse.

Dilmen: Dil bilen, güzel söz söyleyen.

Dilnişin: Gönülde yer tutan, hoş, güzel.

Dilsu: Gönül yakan, yürek yakan.

Dilşah: Gönül şahı, sevgili.

Doğa: 1. Var olan her şeyin, canlı ve nesnelerin tümü. 2. Deniz, dağ, ova, orman vb.nin oluşturduğu fiziksel dünya. 3. Yaradılış ve yapı özelliklerinin tümü.

Doğay: Ey ay, artık doğ, kendini göster anlamında kullanılan bir ad.

Doğu: Güneşin doğduğu yön, gündoğusu.

Dolunay: Ayın bütün olarak ve parlak göründüğü dönemi.

Dora: 1. Dağ doruğu. 2. Bir şeyin üst kısmı, yukarısı, tepe. 3. En yüksek yer, uç.

Döndü: l. Henüz evlenmemiş kız. 2. Gittiği yerden geri gelen.

Döne: 1."Bundan sonraki çocuklar erkek olsun" anlamında kullanılan bir ad.2. Karşı ziyarette bulunma.

Duru: Bulanık olmayan, temiz, berrak, saf.

Durugül: Özü temiz güzel kadın.

Durusu: Sakin akan saf ve berrak su.

Duygu: Kimi nesne, olay ya da kişilerin insanın iç dünyasında uyandırdığı izlenim, his.

Duygun: Duygulu, hassas.

Dünya: Üzerinde yaşadığımız toprak ve denizler, yeryüzü.

Dürdane: İnci tanesi.

Düriye: İnci gibi parlayan, parlak.

Düş: Rüya.

 

E Harfi

Ebrar: 1. Hayır sahipleri. 2. İyiler, dindarlar, özü sözü doğru olanlar.

Ebru: 1. Kaş. 2. Kâğıt süslemeciliğinde kullanılan, mottifli boyama yöntemi.

Ece: 1. Kraliçe. 2. Güzel kadın. 3. Büyük kardeş. 4. Ana.

Ecem: Kraliçem.

Ecer: Yeni, güzel, iyi.

Echer: 1. Son derece güzel kadın. 2. Gündüz iyi görmeyen karmaşık gözlü.

Ecmel: Çok güzel.

Ecre: Allah'ın hediyesi anlamını taşımaktadır.

Ecrin: 1. Bedel. Karşılık, mükafat. 2. Allah’ın hediyesi anlamını taşımaktadır.

Eda: 1. Davranış, tavır. 2. Naz, işve.

Efide: Kalpler, gönüller.

Efser: Taç.

Efsun: Büyü.

Eftelya: Çiçek, ağaç çiçeği, çiçek açma, çiçeklenme.

Ekim: 1. Toprağa ürün ekme işi. 2. Yılın onuncu ayı.

Ekin: 1. Ekilmiş tahılın filiz vermiş biçimi, tarlada bitmiş tahıl. 2. Buğday. 3. Kültür.

Ela: Gözde sarıya çalan kestane rengi.

Elanur: Gözü sarıya çalan kestane rengi olan güzel.

Elgin: Garip, yabancı, gurbette yaşayan.

Elif: 1. Arap alfabesinin ilk harfi. 2. İnce uzun boylu kız. 3. Alışmış, alışkın.

Elife: 1. İstenilen, alışılan şey. 2. Alışılmış, alışkın.

Elis: Güzel kokan bir çiçek.

Eliz: 1. Emir Veren Prenses, Cennetteki En Büyük Meyva Ağacı. 2. Bir Şeye Duyulan İçsel Eğilim; Birinden Yerine Getirilmesi İstenilen Şey. 3. Sıçrama. 4. Çifte, tekme. 5. El izi

Elmas: 1. Mücevher olarak kullanılan saydam, değerli taş. 2. Çok sevgili ve değerli.

Emel: Gerçekleştirilmesi zamana bağlı istek.

Emine: 1. İnanılır, güvenilir. 2. Sakıncasız, tehlikesiz. 3. Yüreğinde korku olmayan, korkusuz.

Enginay: İyi, güzel, temiz, sağlam kimse.

Enginiz: İz bırakacak kadar değerli insan.

Enginsu: Açık deniz.

Enise: Dost, arkadaş, yâr, sevgili.

Erçil: Doğru, sözüne güvenilir kişi.

Erda: 1. Beyaz karınca. 2. Ağaç kurdu.

Erengül: Deneyimli, akıllı güzel kadın.

Ergül: Yeni açan gül.

Erin: Erginleşmiş kimse.

Erva: 1. Letafet, güzellik. 2. Çok genç, güzel insanlar. 3. Yiğitlik, cesaret.

Esen: Sağlıklı, sağlam, rahat.

Esengün: Sağlıklı, salim, rahat kimse.

Eser: 1. Soğuk. 2. Sert esen rüzgâr. 3. Belirti, iz.4. Ar. Yapıt.

Esila: Zaman.

Esim: Rüzgârın esişi.

Esin: 1. Esinti, rüzgâr, sabah rüzgârı. 2. Etkilenme, çağrışım veya içe doğma ile akla gelen yaratıcı duygu, ilham.

Eslem: Allah'a teslim olan kişi, günahsız ve de çok değerli kimsedir.

Esma: Adlar, isimler.

Esmacan: Adı can olan.

Esmer: Teni ve saçları karaya çalan, koyu buğday rengi olan, yağız kimse.

Esmeray: Teni ve saçları karaya çalan, koyu buğday rengi olan kadın.

Esna: Bir işin yapıldığı an, sıra.

Esra: En çabuk, pek çabuk.

Eşlem: Kopya.

Eva: 1. Havva, yaratılan ilk kadın. 2. Akşam, arife ve arife gecesi.

Evin: 1. Bir şeyin içindeki öz, cevher. 2. Buğday tanesinin olgunlaşmış içi, özü. 3. Çok taneli başak. 4. Tohum, tane.

Evla: Daha iyi, yeğ, önde gelen.

Evrim: Ağır ağır ve kendiliğinden oluşan değişim.

Evsa: 1. Vasiyet eden. 2. Buyuran. 3. Emreden.

Evsan: Putlar.

Eylem: Bir durumu değiştirmek için gösterilen çaba.

Eylül: Yılın dokuzuncu ayı.

Eyşan: 1. Şanlı güzel. 2. Güzelliği ile ünlü.

Ezel: Başlangıcı, öncesi olmayan geçmiş zaman, öncesizlik.

Ezgi: Belli bir kurala göre oluşturulan ve kulakta haz uyandıran ses dizisi, nağme.

Ezgin: Senin ezgin, nağmen anlamında kullanılan bir ad.

Ezrak: Mavi, gök renkli. Su gibi saf ve temiz olan.

 

F Harfi

Fadik: Fatma.

Fadime: Fatma.

Fahire: 1. Şanlı, şerefli, onurlu. 2. Övünen, iftihar eden. 3. Parlak, gösterişli, güzel.

Fatma: 1. Çocuğunu sütten kesen kadın. 2. Hz. Muhammet’in ilk eşi Hz. Hatice’den doğan kızının adı.

Fatmagül: Fatma ve gül.

Fatmanur: Fatma ve nur.

Fazilet: İnsan yaradılışındaki bütün iyi huylar, erdem.

Fecir: Sabaha karşı ortalığın aydınlanmaya başladığı zaman, tan vakti.

Ferah: 1. Ar. Gönül açıklığı, sevinç, sevinme. 2. Far. Açık, aydınlık.

Ferahnur: Aydınlık veren, nur veren.

Feray: Ay ışığı, ayın parlaklığı.

Feraye: Ay ışığı, ayın parlaklığı.

Fercan: Güçlü, parlak, canlı kişiliği olan kimse.

Ferda: 1. Yarın. 2. Gelecek zaman. 3. Öbür dünya, ahiret.

Ferhan: 1. Sevinçli, neşeli. 2. Memnun.

Ferhunde: 1. Kutsal, kutlu, uğurlu. 2. Mutlu, mesut.

Feride: Eşi benzeri olmayan, tek, eşsiz, üstün.

Feriha: Ferah, rahat, sevinçli.

Fersude: Eskimiş, yıpranmış, aşınmış.

Ferve: 1. Kürk.2. Zenginlik, servet.

Fevziye: Kurtuluş, zafer ve üstünlükle ilgili olan.

Feyza: 1. Bolluk, çokluk. 2. Coşma, taşma.

Feza: 1. Uzay. 2. Geniş alan. 3. Geniş ova.

Fidan: 1. Yeni yetişen ağaç veya ağaççık. 2. Ağacın kökünden çıkan. 3. İnce uzun, narin, zarif.

Figan: Istırap ile bağırma, inleme.

Figen: Yaralayan, kıran, düşüren.

Fikriye: Düşünülerek oluşturulan, fikirle ilgili.

Filiz: 1. Tohumdan veya tomurcuktan çıkan körpe sürgün. 2. İnce uzun, zayıf, narin kız.

Firdevs: Cennet, cennet bahçesi.

Firuze: Açık mavi renkli, değerli bir süs taşı.

Firüzan: Parlayıcı, parlayan, parlak.

Fulden: 1. Ceylan, Güzel Gözlü. 2. Ay parçası. 3. Açık görüşlü.

Fulya: Nergisgillerden bir bitki ve onun güzel renkli, kokulu çiçeği.

Funda: Kurak yerlerde yetişen çalı türünden bir ağaççık.

Füruzan: Firuzan. Parlayıcı, parlayan, parlak.

Füsun: Sihir, büyü.

 

G Harfi

Gamze: 1. Süzgün ve yan bakış. 2. Çenedeki veya yanaktaki çukurluk.

Gaye: Amaç, erek, hedef.

Gazal: Ceylan.

Gazel: 1. Divan edebiyatında bir nazım biçimi. 2.Türk müziğinde, belli bir kurala bağlı olmadan bir kişi tarafından sesle yapılan taksim. 3. Sonbaharda kuruyup dökülen ağaç yaprağı.

Gece: Genellikle saat 22.00'den itibaren gün ağarıncaya kadar geçen süre, tün, şeb.

Gelincik: Yazın kırlarda yetişen kırmızı ve büyük çiçekli bitki.

Gevher: Mücevher, elmas, inci. Bir şeyin aslı, mayası.

Gizem: Aklın erişemediği veya çözülemeyen şey, sır.

Gonca: Tam açılmamış çiçek, gül.

Goncagül: Gonca ve gül.

Göğem: 1. Yeşile çalar mor renk. 2. Bir çeşit yabani ekşi erik. 3. Yapraklanmış ekin.

Gök: 1. Yeryüzünün üzerine mavi bir kubbe gibi kapanan boşluk. 2. Mavi renk.

Gökben: Özü genç olan kimse.

Gökçe: 1. Güzel, gösterişli kimse. 2. Melek. 3. Mavi gözlü kimse.

Gökçen: Güzel, hoş kimse.

Göknil: Mavi gözlü kimse.

Göknur: Parlak olan gökyüzü.

Göksen: Mavi gözlüsün anlamında kullanılan bir ad.

Göksu: 1. Gökten inen su.2. Türkiye'nin çeşitli yerlerinde bulunan akarsuların genel adı.

Göksun: "Yüksel, yücel" anlamında kullanılan bir ad.

Gönül: Yürekte varsayılan sevgi, istek gibi duyguların kaynağı.

Görkem: İhtişamlı, görkemli.

Gözde: Çok sevilen, beğenilen, nitelikli, üstün tutulan.

Gözen: İlgi çekici, samimi, sulak yer, pınar.

Güher: Gevher.

Gül: Katmerli, kokulu çiçekleri olan, pek çok türleri bulunan gülgillerin örnek bitkisi.

Gülal: Gül gibi güzel bil kızla evlen anlamında kullanılan bir ad.

Gülay: Güllerin açtığı ay.

Gülbahar: Kırmızı boya elde etmede kullanılan iyi bir cins toprak.

Gülbanu: Gül gibi güzel kadın.

Gülben: Ben gül gibi güzelim anlamında kullanılan bir ad.

Gülbin: Gül fidanı.

Gülbiz: Gül serpen.

Gülcan: Gül gibi güzel olan.

Gülce: Gül gibi, güle benzeyen.

Gülçiçek: Gül ve çiçek gibi güzel olan.

Gülçin: Gül toplayan, gül devşiren.

Gülden: Gül soluklu, nefesi gül kokan.

Gülderen: Gül toplayan, gülleri derleyen. Gül-deren.

Güleda: Gül gibi nazlı olan.

Gülen: Gülümseyen, güler yüzlü.

Gülenay: Gülümseyen, gülen kimse.

Gülendam: Gül boylu, ince uzun, güzel endamlı.

Güler: Gülen, gülümseyen kimse.

Gülfem: Gül ağızlı, küçük ağızlı.

Gülfer: Gül gibi parlak, gül parlaklığında olan.

Gülfidan: Gül fidanı.

Gülgen: Gülen, gülümseyen.

Gülgün: Gül renkli, pembe.

Gülhan: Gül gibi güzel kimse.

Gülin: Güzel, zarif.

Gülinaz: Naz yapan güzel.

Gülistan: Gül bahçesi.

Güliz: Gül gibi güzel iz bırakan.

Gülizar: Gül yanaklı, al yanaklı.

Gülnar: Nar çiçeği.

Gülnur: Gül gibi parlak ve aydınlık olan.

Gülpembe: Pembe renkli gül gibi güzel olan.

Gülperi: Gül ve peri gibi güzel olan.

Gülriz: Gül saçan, gül serpen.

Gülru: Gül yüzlü, al yanaklı.

Gülsanem: Gül gibi güzel olan sevgili.

Gülseli: Çok sayıda gül.

Gülselin: Çok sayıda gül.

Gülseren: Gülleri seren, çevreyi güllerle bezeyen.

Gülsima: Gül yüzlü.

Gülsu: Gül suyu.

Gülsüm: Yuvarlak, dolgun yüzlü.

Gülsün: Mutlu olsun, şen olsun, gülsün anlamında kullanılan bir ad.

Gülşah: Gül dalı.

Gülşen: Gül bahçesi.

Gülten: Gül tenli, pembe tenli.

Gülter: Taze gül, gonca.

Gülümser: Gülümseyen, güler yüzlü.

Gülyüz: Yüzü güzel olan.

Günce: Günlük, günlük yazılan anı.

Günçiçek: Günçiçeği.

Güner: Tan vakti.

Güneş: Gezegenlere ve yer yuvarlağına ışık ve ısı veren büyük gök cismi.

Güney: 1. Dört ana yönden biri, Kuzey kutbuna karşı olan. 2. Her zaman güneş alan yer.

Günnaz: Nazlı güzel.

Günnur: Güneş gibi ışık ve aydınlık saçan.

Günseli: Gün ışığı, ışık seli.

Günsu: Saf, dürüst ve temiz kimse.

Güz: Sonbahar.

Güzay: Sonbahar ayı.

Güzel: Hoşa giden, hayranlık uyandıran, beğenilen.

Güzey: Gölgede kalan, az güneş alan yer.

Güzide: Seçkin, seçilen, beğenilmiş.

Güzin: Seçilmiş, seçkin, beğenilmiş.

Güzün: Güz mevsiminde, sonbaharda.

H Harfi

Hacer: 1. Taş, kaya. 2. İsmail Peygamber’in annesinin adı.

Hafize: Koruyan, saklayan.

Hale: Bazen güneşin ve ayın çevresinde görülen ışıklı daire, ayla.

Halenur: Bazen güneşin ve ayın çevresinde görülen ışıklı daire.

Halide: Sürekli, sonsuz, ebedî.

Hamiye: 1. Himaye eden, koruyan, koruyucu. 2. Kayıran, kayıncı.

Hamiyet: 1. Ulusseverlik, yurdunu, ulusunu ve ailesini koruma çabası. 2. İnsanlık, fazilet.

Handan: Gülen, gülücü, güleç, sevinçli.

Hande: Gülüş, gülme.

Hanife: 1. İslam dinine sımsıkı bağlı olan kimse. 2. İslamiyetten önce tek Tanrı'ya inanan.

Hare: Cam, göz vb.nde dalgalanır gibi görünen parlak çizgiler, meneviş.

Harika: Nitelikleriyle hayranlık uyandıran, eksiksiz, kusursuz.

Hasibe: Değerli, saygın, soyu temiz.

Haslet: İnsanın yaradılışındaki huyu, doğası.

Hatice: Erken doğan kız çocuğu.

Havva: 1. Kutsal kitaplara göre yaratılan ilk kadın. 2. Esmer kadın.

Hayal: 1. Zihinde tasarlanan, canlandırılan ve gerçekleşmesi özlenen şey. 2. Gölge.

Hayat: 1. Yaşam, dirim. 2. Canlılarda, doğumdan ölüme kadar geçen süre. 3. Yaşama, yaşayış.

Hayriye: Hayır ve iyilikle ilgili, uğurlu ve kutlu.

Hayrünnisa: Kadınların hayırlısı, uğurlusu.

Hazal: Kuruyup dökülen ağaç yaprakları.

Hazan: Güz, yaprak dökümü mevsimi, sonbahar.

Hazel: Kuruyup dökülen ağaç yaprakları.

Hazen: Üzüntü. Gam, keder

Haziran: 1. Yılın altıncı ayı. 2. Doğru yolu arama, bulma. 3. Sır, görünmeyen, saklanmış, giz, gizli.

Hece: 1. Bir solukta çıkarılan ses veya ses birliği. 2. Afrika kıtasında bir nehir.

Hediye: Birini sevindirmek, mutlu etmek için verilen şey, armağan.

Helen: Grek.

Helin: İngilizce:  Işık. Yunanca:  Parlayan ışık. Latince:  Dünyanın en güzel kadın. Kürtçe:  Yuva, kuş yuvası.

Henna: Kına ağacı.

Hera: 1. Yunan mitolojisinde Zeus'un eşi, Poseidon'un, Hestia ve Hades'in annesi. 2. Güçlü, muktedir kadın. 3. Savaşçı, mücadeleci, sabırlı.

Hesna: Güzel, hanımefendi kadın.

Heves: 1. Arzu, istek. 2. Gelip geçici istek.

Hevin: Aşk, sevda.

Hicran: 1. Bir yerden veya bir kimseden ayrılma. 2. Ayrılığın verdiği büyük üzüntü, keder.

Hicret: 1. Bir ülkeden başka bir ülkeye göç etme. 2. Hz. Muhammed’in Mekke’den Medine’ye göç etmesi.

Hilal: Ayın ilk günlerdeki durumu, yeni ay, ayça.

Hoşseda: Hoşa giden ses.

Huda: 1. Doğru yol gösteren, hidayet eden. 2. Allah'ın isimlerinden. 3. Kur'an-ı Kerim. Ek almadan isim olarak kullanılmaz. Hudanur gibi.

Hüma: 1. Başına konduğu kimseye mutluluk getirdiğine inanılan devlet kuşu, talih kuşu. 2. Mutluluk, saadet.

Hümeyra: Kızıllık, pembelik.

Hürrem: 1. Sevinçli, şen, güler yüzlü, gönül açan.2. Taze, körpe.

Hüsna: Çok, en çok, pek çok güzel.

Hüsün: Güzel. İyi, güzellik.

 

I Harfi

Iğıl: Yavaş akan su.

Ildır: 1. Parıltı, parlayış. 2. Alacakaranlık. 3. Ege denizi kıyısında Karaburun Yarımadasının batısında arkeolojik nitelikte bir köy.

Ildız: 1. Yıldız. 2. Gün dönümünden on gün önceki gün.

Ilgaz: 1. Atın dört nala koşması. 2. Hücum, akın.

Ilgım: 1. Serap, belli belirsiz görünme. 2. Gök erimi, ufuk.

Ilgın: 1. Akdeniz Bölgesinde yetişen bir ağaççık. 2. Hafif esen rüzgâr. 3. Kavurucu sıcak. 4. Belli belirsiz, hafif. 5. Serap. 6. Hayal. 7. İnce. 8. Konya'nın bir ilçesi.

Ilım: 1. İstek ve tutkularda ölçülü davranma erdemi, ölçülülük, itidal. 2. Gün tün eşitliği.

Iraz: Boyun eğen, kabul eden, rıza gösteren.

Irmak: Çoğunlukla denize dökülen, genişliği ve taşıdığı su niceliği bakımından en büyük akarsu, nehir.

Işık: 1. Aydınlık, ziya. 2. Mutluluk, sevinç veya zekâdan doğan, yüzde ve gözlerde beliren parıltı. 3. Yol gösteren, aydınlatan, önderlik eden kimse.

Işıl: Işıldayan, parlak.

Işılar: 1. Parlayan, ışıldayan. 2. Neşeli, canlı, şen.

Işılay: Parlayan, ışıldayan ay, ay ışığı.

Işıltı: Parlaklık, aydınlık.

Işın: Bir ışık kaynağından çıkarak her yöne dağılıp giden ışık demeti.

Işınbike: Yüzü ay gibi parlak kadın.

Itır: Güzel koku. Itır çiçeği.

 

İ Harfi

İclal: 1. Büyüklük, ululuk. 2. Saygı gösterme, ağırlama, ikram.

İçim: Hoş, güzel

İdil: 1. Volga Nehri'ne Türklerin verdiği isim. 2. Aşkla ilgili olup köy ve kır yaşayışını anlatan kısa şiir veya yazı. 3. Yun. İçten ve saf aşk.

İffet: 1. Temizlik. 2. Namus.

İklil: Çiçekten taç.

İklim: 1. Bir ülke veya bölgenin ortalama hava koşullarıyla beliren durumu. 2. Ülke, diyar. 3. Çevre, ortam.

İkra: Oku anlamına gelir.

İlay: Ay'ın hilal durumu, yeni ay.

İlayda: Su perisi.

İldeniz: Ülkenin denizi.

İlgi: İki şey arasındaki herhangi bir bağlılık, ilişki.

İlgin: Garip, yabancı, gurbette yaşayan.

İlgün: Halk, ulus, ahali.

İlkay: Ayın hilal durumu, yeni ay.

İlkbahar: Yılın ılık mevsimi, bahar.

İlkben: "Ben ilkim" anlamında.

İlkcan: İlk doğan çocuklara verilen adlardandır.

İlke: 1. Temel düşünce, temel kanı.2. Temel bilgi. 3. Davranış kuralı.

İlkgül: İlk doğan kız çocuklara verilen adlardan biri.

İlkgüz: Eylül.

İlkim: İlk doğan çocuklara verilen adlardan biri.

İlkin: İlk doğan çocuklara verilen adlardan biri.

İlkiz: İkiz doğan çocuklarda ikinci doğanın adı.

İlknur: İlk doğan kız çocuklara verilen adlardan biri.

İlköz: Özden doğmuş ilk kişi, birinci.

İlkyaz: İlkbahar.

İlsu: Ülkenin su gibi sar ve temiz insanı.

İlter: Yurdu koruyan, gözeten, yurtsever kimse.

İmer: Çok zengin, varlıklı.

İmge: Zihinde tasarlanan ve gerçekleşmesi özlenen şey, hayal.

İmren: Görünen bir şeyi veya benzerini edinme isteği.

İnci: İstiridye gibi kimi kavkılı deniz hayvanlarının içinde oluşan değerli, küçük, sert, sedef renginde süs tanesi.

İncila: 1. Parlaklık, ışık. 2. Parlama, aydınlanma. 3. Görünme, ortaya çıkma.

İncilay: 1. Parlaklık, ışık. 2. Parlama, aydınlanma. 3. Görünme, ortaya çıkma.

İncinur: İnci gibi parlak olan.

İnşirah: 1. Açıklık, ferahlık, rahatlık. 2. Kur'an-I Kerim'de bir sure.

İpar: Yüksek dağların kar tutmayan yerlerinde yetişen bir çeşit dikenli otun sarımtırak çiçekleri.

İpek: 1. Bir tür böceğin ördüğü kozadan elde edilen ve kumaş yapımında kullanılan ince parlak tel ve bundan yapılan kumaş. 2. Zarif, kibar, ince.

İrem: 1. Cennete benzetilerek yapılan bahçe. 2. Efsanelerde, masallarda ve edebiyatta adı geçen mutluluk simgesi olan şehir veya bahçe.3. Eşi benzeri olmayan, özel ve heybetli olan.

İren: Özgür, hür.

İris: 1. Mitolojide geçen, Tanrıların elçisi ve gökkuşağının simgesi olarak bilinen kızın adı. 2. Çiçek adı. 3. Gözün bir tabakası.

İslim: 1. Çin işine benzer şekilde yapılmış bir tür süs, bezek. 2. Buhar.

İsmihan: Adı hükümdar adı gibi olan.

İsra: 1. Yürütme, geceleyin yürütme gönderme. 2. Hz. Peygamberin miraç gecesi. 3. Kur’an-ı Kerim’in 17. suresi.

İzel: İz bırakan bir ele sahip olan kimse.

İzem: Büyüklük, ululuk.

İzlem: Önceden belirlenen bir amaca ulaşmak için tutulan yol, strateji.

 

J Harfi

Jale: Kırağı, çiy.

Jalenur: Parlayan, ışıldayan çiy.

Janset: Güneşin doğuşu.

Jülide: Karmakarışık, dağınık, birbirine girmiş.

 

K Harfi

Kader: 1. Alın yazısı, yazgı. 2. Genellikle kaçınılmaz kötü talih.

Kadife: 1. Yüzeyi belirli uzunlukta bırakılmış ham madde lifleriyle kaplı, parlak, yumuşak kumaş.2. Yumuşak, sakin, iyi huylu.

Kadriye: Değer, kıymet, onurla ilgili.

Kamelya: Çaygillerden, büyük, beyaz, pembe veya kırmızı renkte çiçekler açan, dayanıklı yapraklı bir bitki.

Kamer: Ay.

Kamile: 1. Olgun, yetkin kimse. 2. Kültürlü, bilgili. 3. Bütün, tam, eksiksiz.

Karaca: 1. Geyikgillerden, boynuzları küçük ve çatallı bir av hayvanı. 2. Esmer.

Karanfil: Güzel renkli çiçekler açan bir süs bitkisi.

Kardelen: Baharın müjdecisi bir çiçek.

Karmen: 1. Soyluluk, eli açıklık. 3. Parlak kırmızı renk. 4. Meyve bahçesi.

Katre: Damla.

Kayla: 1. Pür, saf, katıksız. 2. Kötülükten uzak. 3. Masum.

Kayra: Büyük bir kimseden gelen iyilik, ihsan.

Kelebek: 1. Vücudu, kanatları ince pullarla ve türlü renklerle örtülü, dört kanatlı, çok sayıda türü olan böcek. 2. Narin, zarif kadın.

Kerime: Cömert, eli açık.

Kevser: 1. Cennette bir havuzun adı. 2. Kur’an-ı Kerim’in bir suresi. 3. Maddi ve manevi çokluk, kalabalık. 4. Cennette bulunduğuna inanılan bir ırmak.

Kezban: Kâhya kadın, bir daireyi idare eden kadın.

Kısmet: Allah’ın herkese uygun gördüğü yaşama durumu, nasip, kader.

Kıvılcım: 1. Yanmakta olan bir maddeden sıçrayan küçük ateş parçası. 2. Harekete geçiren etken.

Kıymet: 1. Değer. 2. Değerli, nitelikli.

Kibariye: 1. Davranış, düşünce, duygu bakımından ince, nazik olan. 2. Seçkin, değerli. 3. Zengin, soylu.

Kiraz: Gülgillerden bir meyve ağacı ve bu ağacın etli, sulu, tek çekirdekli, kırmızı renkli meyvesi.

Kuğu: Yabani ve evcil türleri bulunan, çok uzun ve kıvrık boyunlu, geniş kanatlı ve geniş gagalı bir su kuşu.

Kumral: Saçları koyu sarı ve açık kestane rengi olan.

Kumru: Güvercinden küçük, boz, gri renkli, sevimli bir kuş.

Kumsal: Göl ve deniz kıyılarında bulunan kum taneciklerinden oluşan alanın ismi.

Kutsal: 1. Güçlü bir dinsel saygı uyandıran veya uyandırması gereken kimse.2. Tapınılacak veya yolunda can verilecek derecede sevilen. 3. Uğur getirdiğine inanılan.

Kutseli: Uğur, mutluluk seli.

Kübra: En büyük, çok büyük olan.

 

L Harfi

Laden: 1. Lâdengillerden, Akdeniz ülkelerinde yetişen tüylü ve genellikle yapışkan yapraklı, beyaz veya pembe çiçekli, reçinesi hekimlikte kullanılan bir bitki 2. Eskimiş Bu bitkiden elde edilen sürme, rastık.

Lâl: 1.Parlak kırmızı renkte, billurlaşmış, saydam bir alüminyum oksidi olan değerli bir taş. 2. Dili tutulmuş, konuşamaz duruma gelmiş.

Lale: Çiçekleri kadeh biçiminde olan, türlü renklerde süs bitkisi.

Lalehan: Lâle gibi güzel olan.

Lalezar: Lâle yetişen yer, lâle bahçesi.

Lamia: Parlayan, parıldayan, parlak.

Lara: Bir Ortodoks azizesinin adı olan Larissa'nın Rusça kısa biçimidir.

Latife: 1. Yumuşak, hoş, güzel, sevimli. 2. Güldüren, tuhaf ve güzel söz, şaka.

Lavin: İsveçce:  Çığ ve heyelan. Kürtçe:  Güzel.

Lebibe: Akıllı, uyanık, zeki.

Lebriz: Ağzına dek dolu, taşan.

Lema: Parıltı, parlayış.

Leman: Parlama, parıldama.

Lena: İbranice:  Magdalalı Kadın. Arapça:  Bizim için, bizden biri, insan. Yunanca:  Günışığı, ayışığı.

Lerzan: Titreyen, titrek.

Letafet: Güzellik, hoşluk, incelik, nezaket.

Leyal: Geceler.

Leyan: Parlayan, parlayıcı.

Leyla: 1. Gece. 2. Saçları gece gibi simsiyah olan kadın. 3. Arabi ayların son gecesi.

Leylan: Serap, yalgın.

Leylifer: Gece ışığı.

Lidya: 1. Bir şeyin ötesinde bulunan. 2. Güzel ve soylu kimse. 3. Lidya, Antik Çağ'da, Batı Anadolu'da Menderes ve Gediz ırmakları arasında kalan bölgeye verilen isim.

Lila: 1. Hindu dininde evreni harekete geçiren ve dünyanın yaratılış ve yok oluş simgesi olan bir tanrı. 2. Leylak rengi.

Lina: 1. Antik Yunan'da olimpiyat oyunlarını kazananlara verilen ve zeytin dallarından yapılan taç. 2. Arapçada yumuşak hurma ağacı.

Loya: Türkçe:  1. Ulaşılmak istenilen en yüce amaç. 2. Büyük. 3. Muhteşem, mükemmel. Lazca:  Tatlı kız.

Lütfiye: İyilik, güzellik ve ihsanla ilgili.

 

M Harfi

Macide: Şan ve şeref sahibi kimse.

Mahire: Hünerli, becerikli, elinden iş gelen kimse.

Mahperi: Ay gibi, peri kadar güzel.

Mahpeyker: Ay yüzlü, güzel.

Maide: 1. Yemek, ziyafet. 2. Üzerinde yemek bulunan sofra.3. Kur’an-ı Kerim'in bir suresinin adı.

Makbule: 1. Kabul olunmuş, alınmış. 2. Beğenilen, hoş karşılanan.

Makule: Çeşit.

Malike: Bir şeye sahip, bir şeyi olan.

Mana: Anlam.

Mani: 1. Bir şeyin yapılmasını önleyen şey, engel. 2. Genellikle birinci, ikinci ve dördüncü dizeleri uyaklı olan, daha çok hecenin yedili ölçüsüyle söylenen halk şiiri.

Manolya: Çok iri, beyaz çiçekler açan, yaprakları almaşık, parlak yeşil renkte süs bitkisi.

Maral: Geyik, ceylan.

Masal: Genellikle halkın yarattığı, hayale dayanan, sözlü gelenekte yaşayan, çoğunlukla insanlar, hayvanlar ile cadı, cin, dev, peri vb. varlıkların başından geçen olağanüstü olayları anlatan edebî tür.

Mavi: Gökyüzünün rengi.

Maya: 1. Asıl, öz, kendi, yaradılış. 2. İktidar, güç. 3. Bilgi. 4. Para, mal. 5. Dişi deve. 6. Uzun hava, türkü.

Mayıs: Yılın beşinci ayı.

Mebruke: 1. Kutlanacak kimse, tebriğe layık kadın.2. Kutlu.

Mebrure: Hayırlı, beğenilmiş, makbul.

Mediha: Övülen, beğenilen kadın.

Medine: 1. Kent, şehir. 2. Hicaz’da Hz. Muhammed’in türbesinin bulunduğu şehir.

Mehpare: Ay parçası, çok güzel kadın.

Mehtap: 1. Ay ışığı. 2. Dolunay.

Mehveş: Ay gibi güzel kadın.

Melahat: Güzellik, yüz güzelliği.

Melda: Çok genç, körpe.

Melek: 1.Tanrı ile insan arasında aracılık yaptığına ve nurdan olduğuna inanılan manevi varlık. 2. Terbiyeli, uysal kimse.

Meliha: Güzel, şirin, sevimli.

Melike: 1. Kadın hükümdar. 2. Padişah karısı.

Melina: Yun Melania adının Ermenice geleneksel karşılığı olan isim.

Melis: 1. Bal, tatlı şey, sevgili, can. 2. Bal arısı. 3. Çayır, çayırlık. 4. Oğul otu.

Melisa: Oğul otu.

Melodi: Belli bir kurala göre yaratılan, kulağa hoş gelen ses dizisi.

Meltem: Yazın karadan denize doğru esen mevsim rüzgârı.

Menekşe: Mor renkli, güzel kokulu çiçekler açan, çok yıllık otsu bir bitki.

Mengü: Ölümsüz, sonsuz, ebedîleştirilmiş.

Mensure: Saçılmış, dağılmış.

Meral: Geyik, ceylan.

Mercan: 1. Tropik ve ılık denizlerde yaşayan, geniş resifler oluşturan, mercanlar sınıfının örneği olan, kırmızı kalker iskeletli hayvan. 2. Bu hayvanın iskeletinden elde edilen ve süs eşyaları yapımında kullanılan madde. 3. Açık kırmızı renkte bir balık türü.

Meriç: Kuş iskeleti.

Merih: 1. Ateş rengi. 2. Güneş sistemini oluşturan dokuz gezegenden biri.

Merve: 1. Çakıl taşı. 2. Mekke’de hacıların yedi kez gidip geldikleri kutsal dağın adı.

Meryem: 1. Peygamber İsa’nın annesi. 2. Dindar kadın. 3. İbr. İsyan, ayaklanma.

Meşkure: 1. Beğenilmiş, övülmüş. 2. Teşekkür edilmeye değer olan.

Meva: Sığınacak yer, yurt, mesken.

Mevsim: Yılın, iklim koşulları bakımından farklılık gösteren dört bölümünden her biri.

Meyra: Parlayan, parıldayan ışık.

Meyyal: 1. Çok istekli, düşkün. 2. Eğilen, meyleden.

Mısra: Bir şiiri oluşturan dizelerden her biri.

Mihriban: Şefkatli, güler yüzlü, yumuşak huylu, dost.

Mihrican: 1.Sonbahar. 2.İranlılarda bir bayram.

Mihrinaz: Çok nazlı güzel.

Mihrinur: Gün ışığı, güneş ışığı.

Mila: 1. İnsanlar tarafından sevilen. 2.Canım, bir tanem.

Mimoza: Baklagillerden, çiçekleri sarı, bazı türleri beyaz veya menekşe renginde, yaprakları akasya yaprağına benzeyen bir süs bitkisi, gümüşi akasya.

Mina: 1. Billur, şeffaf. 2. Şarap şişesi. 3. Mine. 4. Gökyüzü. 5. Ar. Liman.

Mine: 1. Metal eşya üzerine vurulan renkli cam katmanı. 2. İnce ve parlak nakış. 3. Çiçekleri başak durumunda, alacalı, mavi veya menekşe renginde, ıtırlı bir bitki.

Minel: Cennetteki inci tanesi.

Mira: 1. Kuyruklu yıldız. 2. Emir veren komutan.

Miray: Ay gibi ışık saçan bey.

Mona: 1. Arapça:  Dilek, ulaşılamaz arzu. 2. İrlandaca:  Asil. 3. Fransızca:  Sevgi. 4. Eski İngilizce:  Ay. 5. Farsça:  Sonsuza dek süren.

Muazzez: 1. Saygı duyulan, saygı ile karşılanan. 2. Değerli, kıymetli.

Mukaddes: Kutsal, mübarek.

Mutlu: Mutluluğa ermiş olan, mesut.

Müberra: Temize çıkmış, aklanmış.

Müfide: 1. Anlatan, ifade eden, anlamlı. 2. Yararlı, faydalı.

Müge: İnci çiçeği.

Müjde: Sevindirici haber.

Müjgan: Kirpik, kirpikler.

Mükerrem: Saygıdeğer, sayılan, aziz.

Mümine: 1. Tanımış, iman etmiş. 2. İslam dinine inanmış, Müslüman.

Münevver: 1. Aydınlatılmış, ışıklı, parlatılmış. 2. Aydın.

Münire: Nurlandıran, ışık veren, parlak.

Münteha: Son, sonuç.

Müren: Irmak, nehir, akarsu.

Mürüvvet: İnsanlık, cömertlik, iyilikseverlik.

Müzeyyen: Süslenmiş, bezenmiş, süslü.

Mucize: 1. Hayran bırakan, doğaüstü sayılan olay. 2. İnsan aklının alamayacağı olay.

 

N Harfi

Naciye: 1. Kurtulan, selamete kavuşan. 2. Cehennemden kurtulmuş, cennetlik.

Nadide: Görülmemiş, az bulunan, değerli.

Nadire: Seyrek, az bulunur.

Nadiye: 1. Bağıran, bağırıp çağıran, seslenen. 2. Toplantı, meclis.

Nagehan: Ansızın, birdenbire, vakitsiz.

Nağme: Güzel ve uyumlu ses, ezgi.

Nahide: Körpe, genç kız.

Naime: Nazlı büyütülmüş, güzel ve zarif.

Nalan: İnleyen, inleyici.

Name: 1. Mektup. 2. Aşk mektubu. 3. Kitap, dergi.

Nara: Haykırma, bağırma.

Narin: İnce yapılı, zarif.

Naşide: Şiir okuyan, şiir söyleyen, şiir yazan.

Naz: Kendini beğendirmek için yapılan davranış, cilve.

Nazan: Nazlanan, nazlı, cilveli.

Nazar: 1. Bakma, göz atma. 2. Düşünme. 3. Göz değme. 4. İtibar, saygı.

Nazife: 1. Temiz, pak. 2. Zarif, kibar.

Nazire: Benzer, örnek, eş.

Nazlan: "Naz yap, kendini beğendir, nazlı, cilveli ol" anlamında kullanılan bir ad.

Nazlı: Naz yapan, kendini ağıra satan, işveli, edalı.

Nazlıgül: Nazlı güzel.

Nazlım: Sevdiğim, değer verdiğim, üstüne titrediğim, edalım anlamında kullanılan bir ad.

Nazmiye: 1. Nazımla, sözle, şiirle ilgili. 2. Sıralı, tertipli.

Necla: 1. Çocuk, evlat. 2. Kuşak, soy, nesil. 3. Güzel gözlü kadın.

Necmiye: Yıldızlarla ilgili, yıldızlara ait.

Nedime: 1. Sohbet arkadaşı. 2. Güzel öykü anlatan, güzel konuşan. 3. Kadın arkadaş.

Nefes: Soluk.

Nefise: Herkes tarafından beğenilen, çok güzel.

Nehir: 1. Akarsu, ırmak. 2. Çok, bol, fazla.

Nejla: 1. Çocuk, evlat. 2. Kuşak, soy, nesil. 3. Güzel gözlü kadın.

Nergis: 1. Çiçekleri ayrı ayrı veya bir kök sap üzerinde şemsiye durumunda, beyaz veya sarı renkte soğanlı bir süs bitkisi. 2. Güzelin gözü.

Neriman: Pehlivan, yiğit, cesur.

Nermin: Yumuşak, nazik, ince.

Neslihan: Han soyundan gelen, soylu.

Neslişah: Şah soyundan gelen.

Nesrin: Bir tür yaban gülü.

Neşe: Sevinç, mutluluk.

Neşve: Neşe.

Neva: 1. Ses, ahenk, nağme. 2. Refah, mutluluk.

Neval: 1. Talih, kader. 2. Bağış, ihsan.

Nevbahar: İlkbahar.

Neveser: Türk müziğinde eski bileşik bir makam.

Nevgece: Yeni yeni oluşan gece.

Nevgül: Yeni açmış gül, gonca.

Nevin: Yeni, çok yeni.

Nevra: 1. Işıklı olma, parlaklık. 2. Çiçek, özellikle beyaz çiçek.

Nevres: Yeni yetişen, genç, körpe.

Nevriye: Işıklı, parlak.

Neyir: Nurlu.

Nezahat: Nezahet

Nida: Bağırma, seslenme.

Nigar: 1. Resim gibi güzel, sevgili. 2. Put. 3. Resim.

Nihal: 1. Fidan, taze sürgün. 2. İnce ve düzgün vücutlu sevgili.

Nihan: 1. Gizli, saklı. 2. Sır, giz.

Nil: 1. Mavi, lacivert. 2. Mısır’dan geçip Akdeniz’e dökülen nehir.

Nilay: Ayın parlaklığı.

Nilgün: Koyu mavi renkli, çivit renginde olan.

Nilüfer: Yaprakları uzun saplı, çiçekleri büyük, beyaz, su yüzeyinde açan, göl ve su birikintilerinde yetişen su bitkisi.

Nimet: 1. İyilik, bağış, lütuf. 2. Mutluluk, saadet.3. Yiyecek, içecek, azık.

Niran: 1. Ateşler. 2. Cehennem.

Nisa: 1. Kadın.2. Kur'an-ı Kerim'de IV. sure.

Nisan: Yılın dördüncü ayı.

Nur: 1. Aydınlık, ışık, parıltı. 2. Tanrısal bir güç tarafından gönderildiğine inanılan parlaklık. 3. Kur´an-ı Kerim.

Nural: Aydınlık, ışık al anlamında kullanılan bir ad.

Nuran: Nurlu, ışıklı, aydınlık.

Nuray: Ayın parlaklığı, ay ışığı.

Nurcan: Nurlu, ışıklı, aydın kimse.

Nurdan: Işıktan oluşmuş, nurlu, ışıklı, parlak.

Nurgül: Aydınlı, ışık saçan güzel.

Nurgün: Güneş ışığı, aydınlığı.

Nurhan: Işık saçan hükümdar.

Nuriye: Işıklı, aydınlık.

Nuröz: Özü, içi aydınlık, nurlu olan.

Nurperi: Işıklı, aydınlık, peri kadar güzel.

Nursal: Işık saç, çevreni aydınlat anlamında kullanılan bir ad.

Nurseli: Nursel.

Nurten: Teni berrak, ışıklı, aydınlık olan.

Nüha: Akıl, us Anlamının eksik yada yanlış olduğunu düşünüyorsanız bize ulaşabilirsiniz.

Nükhet: Güzel koku.

Nükte: İnce anlamlı, düşündürücü ve şakalı söz, espri.

 

O Harfi

Oflaz: 1. İyi, güzel, eksiksiz, tam. 2. Gürbüz, yakışıklı, güzel giyinen. 3. Becerikli. 4. Eflatun rengi. 5. İşe yarar.

Ogül: O, gül gibi güzeldir anlamında kullanılan bir ad.

Okşan: Benzeyen, andiran.

Okyanus: Ana karaları birbirinden ayıran büyük deniz.

Olca: 1. Ganimet. 2. Kadın esir. 3. Bolluk, bereket.

Olgaç: Olgun, yetişkin, iyi gelişmiş.

Omay: 1. Seçkin, seçilmiş. 2. Özet, öz.

Ongu: 1. Gönül rahatlığı, mutluluk, sağlık. 2. Bayındırlık, gelişmişlik.

Orkide: Çiçeklerinin güzelliği nedeniyle seralarda yetiştirilen değerli bir süs bitkisi.

Ortanca: 1.Yaş bakımından üç kardeşin büyüğü ile küçüğü arasında bulunan.2. Büyüklük, irilik bakımından üç nesne arasında sondan veya baştan ikinci gelen. 3. Lati Taşkırangillerden, kırmızı, pembe veya mor renkli çiçeklerini yaz başında açan, gölgelik yerlerde yetiştirilen bir süs bitkisi.

Oya: 1. Genellikle ipek ibrişim kullanılarak iğne, mekik, tığ veya firkete ile yapılan ince dantel. 2. İnce, güzel, nazik.

Oylum: İçi oyulmuş, çukur duruma getirilmiş.

 

Ö Harfi

Ödül: 1. Bir başarı karşılığında verilen armağan, mükâfat. 2. Bir iyiliğe karşılık olarak verilen armağan.

Ömür: Yaşama, yaşayış, hayat.

Önay: Ocak ayında doğan.

Öncel: 1. Birine göre kendinden önce yerini tutmuş olan kimse. 2. Bizden önce yaşamış olanlar.

Öney: Önde olan, önde gelen, üstün.

Öngül: İlk çocuğa verilen bir ad.

Ören: 1. Eski yapı veya kent kalıntısı. 2. Kent, şehir. 3. Köy. 4. Bitek ova. 5. Ormanlık yer.

Örge: 1. Yükselen, yukarı çıkan. 2. Yukarı, üst. 3. Herhangi bir yapıttaki süsleyici öge.

Örün: 1. Açık renkli, beyazımsı. 2. Gökyüzünün açık, aydınlık durumu. 3. Çadırın tepesinde, aydınlanma için bırakılan açıklık. 4. Pencere.

Övgü: Birini veya bir şeyi övmek için söylenen söz veya yazılan yazı.

Övgül: Övülmeye değer, nitelikli kimse.

Övgün: Övülmeye değer, nitelikli kimse.

Övül: Başarılarınla, iyi niteliklerinle kendini beğendir, övgü kazan" anlamında kullanılan bir ad.

Övün: "Başarılarınla, iyi niteliklerinle kendini yücelt" anlamında kullanılan bir ad.

Övünç: Övünmeye yol açan, övünülecek şey.

Öykü: 1. Ayrıntılarıyla anlatılan olay. 2. Hikâye

Özbilge: Gerçekten bilgili olan kimse.

Özde: Bir kimsenin benliğinde, manevi varlığında olan.

Özden: 1. Soyca temiz, köleliği olmayan özgür kimse. 2. Özle, öz varlıkla, gerçekle ilgili. 3. Suların geçtiği yer, su geçidi. 4. Özsu.

Özen: 1. Bir işin elden geldiğince iyi olması için gösterilen çaba. 2. İçerlek, en içeride olan. 3. İlk söz. 4. Birbirine yakın iki dağın arasındaki uzaklık, ara. 5. Dere, ırmak.

Özge: 1. Başka. 2. Yabancı. 3. İyi, güzel. 4. Şakacı. 5. Cana yakın, sıcakkanlı.6. Yürekli, gözü pek.

Özgü: 1. Kutsal. 2. Özellikle birine veya bir şeye ait olan.

Özgün: 1. Nitelikleri bakımından benzerlerinden ayrı ve üstün olan. 2. Yalnız kendine özgü bir nitelik taşıyan.

Özipek: Özü ipek gibi saf ve dürüst olan kimse.

Özlem: Bir kimse veya bir şeye duyulan aşırı görme, kavuşma arzusu, hasret.

Özlen: Özlenecek kadar sevilen kişi ol anlamında kullanılan bir ad.

Öznil: Özlenecek kadar sevilen kişi ol anlamında kullanılan bir ad.

Öznur: Özü ışıklı, aydınlık kimse.

Özsu: Bitki ve hayvan dokularında bulunan sıvılara verilen ad.

Özten: Teni düzgün olan.

Özüm: Kardeş gibi sevilip tutulan kimse.

Özün: 1. Hakkıyla kazanılmış ün. 2. Şan.

 

P Harfi 

Pamir: Orta Asya’da Tacikistan, Çin, Sincan Uygur Özerk sınırında bulunan lalenin ana vatanı olan ve Himalaya Dağlarının kuzey silsilelerini teşki eden sıra dağların adı.

Pamira: 1. İyilik bilme, minnettarlık. 2. Dünyanın en bol oksijen oranına sahip egzotik bir Orta Asya yaylasıdır.

Papatya: İlkbaharda çiçek açan, taç yaprakları beyaz, ortası sarı kömeçli bir kır çiçeği.

Parla: "Işık saç, ışılda, ün kazan, tanın" anlamlarında kullanılan bir ad.

Parlar: Işık saçan, ışıldayan, aydınlık veren.

Payam: Badem.

Paye: 1. Aşama, rütbe, derece. 2. Basamak, merdiven basamağı. 3. İkizlerin bir yıldızı, Cevza burcu.

Payiz: 1. Güz, sonbahar. 2. Yaşlılık.

Pekay: Çok parlak, çok güzel.

Peköz: Özü sağlam kimse.

Pekşen: Şen, neşeli, mutlu kimse.

Pelin: Bileşikgillerden, yapraklarında acı, ıtırlı bir madde bulunan, hekimlikte ve içki yapımında kullanılan bir bitki.

Pelit: Çınar, meşe vb. ağaçların meyvesi.

Pembe: Beyaz ile kırmızının karışmasından oluşan açık renk.

Pera: Uzak.

Perçem: Yele. Kakül.

Peren: Ülker yıldızı.

Peri: 1. Doğaüstü güçleri olduğuna inanılan, düşsel dişi varlık. 2. Çok güzel, çok alımlı kadın.

Perihan: 1. Büyücü, perileri davet eden. 2. Periler hükümdarı.

Perize: 1. Kırmızı altın. 2. Ateşte pişirilen ekmek.

Perran: Uçan, uçucu.

Pervin: Ülker yıldızı, Süreyya.

Perviz: 1. Üstün, galip. 2. Güzellik. 3. Cilve.

Pesen: 1. Kırağı, çiy. 2. Sis. 3. İnce ince yağan kar, çisenti.

Petek: 1. Arıların yumurtalarını bırakmak ve bal depo etmek için yaptığı bal mumu yuvacıklar. 2. Arı kovanı. 3. Topraktan, çamurdan yapılan tahıl ambarı.

Peyker: Yüz, surat.

Pınar: Yerden kaynayarak çıkan su, kaynak.

Pırıl: 1. Çok parlak, çok ışıklı.2. Çok temiz 3. Eksiksiz.

Pırıltı: Pırıldayan şeyin çıkardığı ışık.

Pıtırcık: 1. Küçük dağ. 2. Hafif gürültü. 3. Sevgi sözcüğü olarak da kullanılır.

Pinhan: Gizli, saklı.

Piran: Yaşlılar, ulu erenler, ermişler.

Piraye: Süs, ziynet.

Piruze: Mavi renkli, değerli bir süs taşı, firuze.

Piyale: Kadeh, şarap bardağı.

Polen: Çiçek tozu.

Püren: 1. Kimi ağaçlarda, yapraklardan ayrı olarak süren ince yaprak. 2. Çalılık ve sık otlu yerler. 3. Sarı, kırmızı çiçek açan ufak yapraklı, arıların çok sevdiği bir tür ot. 4. Meşe ağacı filizi.

Pütün: Olgun, yetkin.

 

R Harfi

Rabia: 1. Dördüncü. 2. Saatteki salisenin altmışta biri. 3. Tanzimat’tan sonra memurlukta bir rütbe.

Radife: Dinsel inanışa göre kıyamette üfürülecek surun ikincisi.

Rahime: 1. Acıyan, acıyıp esirgeyen, merhametli. 2. Hafif sesli, latif sözlü kız.

Rahşan: Parlak, parıltılı, ışıklı.

Rana: Güzel, göze hoş görünen.

Ravza: Çimeni, ağacı bol olan yer, bahçe.

Refah: Bolluk, rahatlık.

Renan: Çok ses çıkaran, çınlayan, inleyip duran.

Rengin: 1. Renkli, parlak renkli. 2. Güzel, hoş. 3. Süslü.

Revan: Kız:  1. Yürüyen, giden, akan. 2. Ruh, can. Erkek:  1. Doğru yolu tutan. 2. İyi hareket eden, akıllı. 3. Ergin.

Reyhan: Güzel kokulu bir süs bitkisi, fesleğen.

Rezzan: Ağır, ağırbaşlı, onurlu kimse.

Rosa: 1. Gül rengi, pembe kırmızı arası bir renk. 2. Cennetlik.

Ruhsar: 1. Yanak. 2. Yüz, çehre.

Ruhşen: Neşeli, şen, mutlu kimse.

Ruhugül: Gül yanaklı.

Rukiye: Büyü, sihir, efsun.

Rüçhan: 1. Üstünlük, üstün olma. 2. Üstün tutma.

Rüya: 1. Düş. 2. Hayal, umut.

Rüzgar: 1. Zaman, devir. 2. Dünya. 3. Yel.

 

S Harfi

Saba: 1. Gün doğusundan esen hafif rüzgâr. 2. Musikide bir makam.

Sabah: Gündüzün ilk saatleri, günün başlangıcı.

Sabahat: Güzellik, yüz güzelliği.

Sacide: Secde eden, alnını yere koyan.

Safir: Mavi renkli, değerli bir korindon türü, gök yakut.

Safiye: Katkısız, duru, arı.

Sahil: Deniz, nehir, göl kıyısı.

Sahra: Kır, ova, çöl.

Sakine: 1. Durgun, dingin. 2. Sessiz, kendi hâlinde.

Saliha: 1. Elverişli, iyi, uygun, yakışır. 2. Yetkisi ve hakkı olan. 3. Dinin buyruklarına uygun harekette bulunan.

Salime: 1. Sağ, sağlam. 2. Eksiksiz, kusursuz. 3. Korkusuz, emin.

Salkım: 1. Üzüm gibi birçoğu bir sap üzerinde bir arada bulunan yemiş. 2. Üzerinde kısa saplı dallar bulunan çiçek topluluğu. 3. Akasya.

Sanat: 1. Bir duygunun, tasarının, güzelliğin anlatımında kullanılan yöntemlerin tümü veya bu anlatım sonucunda ortaya çıkan üstün yaratıcılık. 2. Ustalık, hüner, beceri. 3. Yetenek.

Sanay: Ay gibi güzel, ayı anımsatacak kadar güzel.

Sanem: 1. Put 2. Güzel kadın.

Sara: Halis, katkısız, temiz.

Sare: 1. Sıçrayan, atlayan. 2. İhtiyaç. 3. Susuzluk. 4. Hz. İbrahim'in eşinin adı.

Sarıgül: Sarı renkli gül.

Sarmaşık: Koyu yeşil renkli, değişik biçimli yaprakları olan tırmanıcı bir bitki.

Saye: Gölge.

Saygın: Saygı gören, sayılan, hatırlı.

Sayı: Sayma, ölçme, tartma vb. işlerin sonunda bulunan birimlerin kaç olduğunu bildiren söz, adet.

Sayıl: Saygı gör, sözün dinlensin değerin artsın anlamında kullanılan bir ad.

Sebla: Uzun kirpikli göz.

Seçil: "Benzerlerin arasından seçil, beğenil, üstün ol, sevgi ve saygı gör" anlamında kullanılan bir ad.

Seçilay: Seçilmiş, seçkin güzel.

Seda: 1. Ses. 2. Yankı.

Sedef: Midye ve istiridye gibi deniz hayvanlarının kabuğunda bulunan pırıltılı, beyaz, gök kuşağı renkli değerli madde.

Seden: Uyanık, tetikte, gözü açık olan.

Segah: Klasik Türk müziğinde si perdesi ve bu perdedeki makam.

Seher: Sabahın gün doğmadan önceki zamanı, tan ağartısı.

Sel: 1. Sürekli yağmurlardan ve eriyen karlardan oluşan taşkın su. 2. Etki ve iz bırakan güçlü durum, davranış.

Selcan: Coşkulu, taşkın yaradılışlı, hareketli olan kimse.

Selda: Bir söğüt cinsi.

Selen: 1. Müjde.2. Varlık, bolluk.

Selime: Sağlam, kusursuz, doğru.

Selin: 1. Övün.2. Gür akan su. 3. Orta Asya’da yetişen, bodur, sürekli yeşil kalan bir bitki.

Selinti: Yağış sebebiyle oluşan ufak sel.

Selis: Akıcı.

Selma: 1. Barış içinde bulunma, huzur, erinç. 2. Güzel, hoş kadın.

Selmin: Barış yanlısı, barış ve sevgi duygusuyla dolu.

Selva: 1. Bıldırcın eti. 2. Tih Çölünde bulundukları sürece İsrailoğullarına Allah tarafından kudret helvasıyla birlikte, karınlarını duyurmaları için gönderildiğine inanılan kuş.

Selvi: 1. Akdeniz bölgesinde çok yetişen, yapraklarını dökmeyen, ince, uzun bir ağaç. 2. Uzun boylu.

Sema: Gökyüzü.

Semanur: Gökyüzünün aydınlığı, ışığı.

Semen: Yasemin çiçeği.

Semiha: Cömert, eli açık.

Semin: Çok değerli.

Semiramis: 1. Mitolojide güvercinlerin hayatını kurtardığı kız çocuğunun adı. 2. Doğu mitolojisinde adı geçen, dünyanın yedi harikasından biri olan Babil’in Asma Bahçelerini kurduran Asur kraliçesi.

Semra: Esmer.

Sena: 1. Övme, övüş.2. Işık, şimşek parıltısı.

Senar: Âşık, seven kimse, yâr.

Senay: Sen aysın, ay gibi güzelsin anlamında kullanılan bir ad.

Senem: Sanem.

Sera: Saray.

Serap: 1. Çölde uzaktan su gibi görünen ışık yanılması, ılgın. 2. Öteki dünya.

Seray: Ay gibi güzel olanların başı, önde geleni.

Serdil: Gönlü yüce olan kimse.

Seren: 1. Seren, yayan, döşeyen.2. Yelkenli gemilerde üzerine dört köşe yelken açmak ve işaret kaldırmak için direğe yatay olarak bağlanan gönder.

Serenat: Sesli olarak söylenen veya müzik aracılığıyla çalınan serbest biçimli müzik parçası.

Serin: 1. Hafifçe soğuk. 2. Hoşgörülü, sabırlı.

Serpil: "İyi geliş, büyü, güzelleş" anlamında kullanılan bir ad.

Serra: Genişlik, kolaylık.

Sertap: İnatçı, direngen, asi.

Servi: 1. Akdeniz bölgesinde çok yetişen, yapraklarını dökmeyen, ince, uzun bir ağaç. 2. Uzun boylu.,

Ses: Kulağın duyabildiği titreşim, seda, ün.

Seval: Severek al anlamında kullanılan bir ad.

Sevcan: Gönülden sev anlamında kullanılan bir ad.

Sevda: 1. Aşk, sevgi. 2. İstek, heves, arzu. 3. Aşırı sevgiden doğan bir tür hastalık.

Seven: Sevgi duyan, sevgi dolu kimse, tutkun, âşık.

Sevgi: Bir şeye veya bir kimseye karşı duyulan sevme duygusu.

Sevgili: Sevgi ve bağlılık duyulan, sevilen.

Sevgül: Güzel olanı sev anlamında kullanılan bir ad.

Sevi: Aşırı sevgi ve bağlılık duygusu, aşk.

Sevil: Her zaman sevilen, beğenilen biri ol anlamında kullanılan bir ad.

Sevilay: Sevilen güzel.

Sevim: 1. Sevgi. 2. Bir kimsede bulunan ve o kimseyi başkalarına sevdiren özellik.

Sevinç: İstenilen şeye ulaşmaktan doğan büyük coşku, hoşnutluk duygusu.

Sevkal: "Her zaman sev" anlamında kullanılan bir ad.

Sevtap: Tapılacak kadar sevilen kimse.

Seyhan: Irmaklar.

Seylan: Akma, akış.

Seyyal: Akıcı, akan, akışkan.

Seza: Uygun, yaraşır, bir şeye değer.

Sezal: Sezgili kimse.

Sezan: "Sezerek an, hatırla" anlamında kullanılan bir ad.

Sezay: "Güzeli sez, tanı" anlamında kullanılan bir ad.

Sezek: Duygulu, hassas, anlayışlı.

Sezen: Duyan, hisseden, anlayan, sezgili.

Sezgi: Sezme, anlama yeteneği, seziş.

Sezin: Sezme, duyma, anlama.

Sıdıka: 1. Çok doğru, yalan söylemeyen. 2. Hz. Ayşe’nin lakabı. 3. Hz. Meryem’in lakabı.

Sıla: Doğup büyüdüğü yere gidip ayrı kaldığı yakınlarına kavuşma.

Sırma: 1. Altın yaldızlı veya yaldızsız ince gümüş tel. 2. Sarı ve güzel saç.

Sibel: l. Buğday başağı. 2. Henüz yere düşmemiş yağmur damlası.

Sidre: 1. Cennetteki son ağaç. 2. İnsanoğlunun bilim ve sanatta ulaşabileceği son nokta.

Sim: l. Gümüş. 2. Gümüş para. 3. Gümüş gibi parlak ve beyaz.

Sima: 1. Yüz, çehre, beniz. 2. Kimse, insan, tip.

Simay: Gümmüş gibi parlak güzel.

Simge: İşaret, sembol.

Simin: Gümüşten, gümüş gibi, gümüşe benzeyen, parlak, ışıltılı.

Simla: Gümüş.

Sina: 1. Arap Yarımadasının Mısır ile birleştiği yerde bir üçgen oluşturan yarımada. 2. Bu yarımadada bulunan ve Hz. Musa´ya vahiy geldiğine geldiğine inanılan dağ.

Sinem: "Gönlüm, yüreğim, çok sevdiğim" anlamında kullanılan bir ad.

Siren: Üst tarafı kız, alt tarafı balık olduğuna inanılan deniz kızı.

Sitare: 1. Yıldız. 2. Talih, baht, kader.

Solmaz: Her zaman taze, körpe ve genç olan.

Sonat: Bir veya iki çalgı için yazılmış, üç veya dört bölümden oluşan müzik yapıtı.

Somay: Ay gibi kusursuz, eksiksiz olan güzel.

Sonay: Son çocuk.

Songül: Son doğan kız çocuk.

Songüz: Kasım ayının halk arasındaki adı.

Sonnur: Son doğan kız çocuk.

Sözen: Güzel konuşan, söylev veren, hatip

Su: Canlıların yaşamında önemli bir yeri olan, rengi, tadı, kokusu olmayan sıvı.

Sude: 1. Sürülmüş.2. Boyanmış, sürmeli.

Sudem: Sude isminin aitlik eki almış halidir. Sude:  sürmüş, sürülmüş, ezilmiş .

Sudenaz: Sude:  1. Sürülmüş. 2. Boyanmış, sürmeli. Naz:  Kendini beğendirmek için yapılan davranış, cilve.

Sultan: 1. Padişah, hükümdar. 2. Hükümdar ailesinden olan kadınlara verilen ad. 3. Sevilen, beğenilen, baş tacı edilen.

Sumru: Bir şeyin yüksek yeri, tepesi, üst tarafı.

Suna: 1. Bir tür yaban ördeği, erkek ördek. 2. Boylu, güzel, yakışıklı.

Sunar: "Saygılı bir biçimde verir, takdim eder" anlamında kullanılan bir ad.

Sunu: 1. Armağan, hediye. 2. Sunulan, takdim edilen şey. 3. Geline verilen armağan.

Suzan: 1. Yakan, yakıcı. 2. Ateşli, coşkulu.

Süheyla: Yumuşak huylu, sakin kadın.

Sülün: 1. Sülüngillerden, kuyruğu çok uzun, eti yenilen bir kuş.2. Uzun boylu, endamlı.

Sündüs: Parlak renkli, çiçekli altın veya gümüş telle işlemeli, nakışlı dokunmuş ipek kumaş.

Süreyya: Ülker yıldızı.

Süsen: Çiçekleri iri, güzel görünüşlü ve kokulu bir süs bitkisi.

 

Ş Harfi

Şadiye: 1. Memnunluk, sevinç, gönül ferahlığı. 2. Güzel sesle şarkı okuyan, şiir söyleyen kadın.

Şaduman: Sevinçli, neşeli.

Şafak: Güneş doğmadan az önce beliren aydınlık.

Şahane: Hükümdarlara yakışacak kadar güzel, eksiksiz olan.

Şahika: Dağ tepesi, dağ doruğu, zirve.

Şahver: İri ve iyi cins inci.

Şakire: Şükreden, durumundan memnun olan kimse.

Şan: Ün, nam, şöhret.

Şanal: Adın duyulsun, ünlü, şanlı bir insan ol” anlamında kullanılan bir ad.

Şans: Mantıkla açıklanamayan birtakım rastlantısal olayların nedeni olan güç, baht, talih, felek.

Şayeste: Yakışır, yaraşır, uygun.

Şaylan: 1. Çok övünen, gururlu kimse. 2. Sevinçli, neşeli.

Şaziment: Kimseye benzemeyen, farklı, tek, eşsiz.

Şaziye: Şadiye

Şebnem: Çiy.

Şebnur: Gecenin nuru, gecenin ışığı, aydınlığı.

Şefika: Şefkatli, acıması olan, esirgeyici.

Şehbal: Kuş kanadının en uzun tüyü.

Şehime: Akıllı ve kurnaz.

Şehnaz: 1. Çok nazlı. 2. Türk müziğinin eski mürekkep makamlarından biri.

Şehrazat: Kendi kendine yaşayan, özgür.

Şehriban: Şehrin büyüğü, ileri geleni.

Şelale: Büyük çağlayan.

Şen: Neşeli, sevinçli.

Şenay: Canlı, neşeli kimse.

Şengül: Güler yüzlü, hoşsohbet kimse.

Şengün: Neşe ve mutluluk dolu gün.

Şeniz: Mutlu, sevinçli bir iz bırakan kimse.

Şenkal: "Her zaman neşeli kal" anlamında kullanılan bir ad.

Şennur: Neşeli ve mutlu insan.

Şerife: 1. Şerefli, kutsal. 2. Soylu, temiz.

Şermin: Utangaç, mahcup.

Şevval: Hicri takvime göre yılın onuncu ayı, ilk üç günü Ramazan Bayramıdır.

Şeyda: Sevda nedeniyle aklını yitirmiş, çılgın.

Şeyma: 1. Çok kıymetli,değerli. 2. Vücudunda ben olan.

Şıray: 1. Yüz çizgileri, yüz güzelliği. 2. Beniz, yüz. 3. İnsan resmi.

Şifa: İyi olma, kurtulma.

Şiir: 1. Zengin sembollerle, ritimli sözlerle, seslerin uyumlu kullanımıyla ortaya çıkan edebî anlatım biçimi. 2. Düş gücüne, hayale, imgeye, gönle seslenen, anı, duygu, coşku uyandıran, etkileyen şey.

Şilan: 1. Yaban gülü 2. Dağlarda açan çiçek.

Şimal: Kuzey.

Şirin: Tatlı, sevimli, cana yakın.

Şölen: Bir olayı kutlamak veya eğlenmek amacıyla yapılan yemekli toplantı.

Şule: Alev, ateş alevi.

Şura: Anlatana veya söyleyene göre biraz uzakta olan yer, şu yer.

Şüheda: Şehitler.

Şükran: İyilik bilme, gönül borcu, minnettarlık.

Şükriye: İyilik bilen.

Şükufe: 1. Açmamış çiçek, tomurcuk. 2. Süslemede çiçek motiflerine dayanan bir tarzın adı.

 

T Harfi

Taciser: Baş tacı, en çok sevilen, sayılan kimse.

Tahire: Temiz, pak.

Taibe: Tövbe eden.

Talia: Talih, şans, kısmet.

Tamay: Ayın bütün durumu, dolunay.

Tanay: Şafak gibi aydınlık insan.

Tanem: 1. Ay ışığı, Mehtap, Aydınlık. 2. Benim tanem, birtanem.

Tansel: Şafak seli, ışık seli.

Tanseli: Şafak seli, ışık seli.

Tansu: Şafağın aydınlattığı su gibi parlak ve temiz olan.

Tanyel: Şafak vakti esen rüzgâr.

Tanyeli: Şafak vakti esen rüzgâr.

Tanzer: Sarı altın renginde tan yeri.

Tayyibe: 1. İyi, güzel, hoş. 2. Çok temiz.

Tezgül: Aceleci güzel.

Tılsım: Doğaüstü işler yapabileceğine inanılan güç

Tijen: Ticen. Taçlar.

Tilbe: Abdal, derviş, gezginci ozan.

Titiz: 1. Çok dikkat ve özenle davranan veya böyle davranılmasını isteyen memnun edilmesi güç kimse. 2. Temizliğe aşırı düşkün olan kimse.3. Huysuz, öfkeli kimse.

Tomris: Peçenek Türklerinden bir kadın kahraman. Tarihte, Pers Kralı II. Keyhusrev’le savaşmış olan Massagetlerin ünlü kraliçesi. “Tomur veya temir, demir” kelimeleriyle ilgi kuranlar vardır.

Tomurcuk: Bir bitkinin üzerinde bulunan ve ileride sap, çiçek veya yaprak verecek olan filiz.

Toprak: 1. Yer kabuğunun canlılara yaşama ortamı sağlayan yüzey bölümü. 2. Ülke, memleket. 3. İşlenmiş arazi.

Tuana: Cennet bahçelerine düşen yağmur.

Tuba: 1. Güzellik, iyilik, hoşluk. 2. Cennette bulunduğuna inanılan, kökü yukarıda, dalları aşağıda büyük bir ağaç.

Tuğçe: Küçük tuğ.

Tulu: Doğma, doğuş.

Tumay: Sessiz, sakin.

Turfa: Az bulunur, nadir, değerli.

Turna: Turnagillerden, Avrupa ve Kuzey Afrika'da toplu olarak yaşayan, göçebe, iri bir kuş.

Tusem: Cennette esen ılık rüzgar.

Tutam: 1. Yaşam. 2. Ruh. 3. Güç. 4. Dirlik. 5. Birey, kişi. 6. Bir miktar.

Tutku: 1. İrade ve yargıları aşan güçlü bir coşku, ihtiras.2. Güçlü istek ve eğilimin yöneldiği amaç.

Tülay: İnce ruhlu güzel.

Tülin: 1. Kimi kez ayın çevresinde oluşan dairesel hale. 2. Ayna.

Tünay: Gece ve ay.

Türkan: 1. Kraliçe . 2. Güzel kız.

Türkü: Hece ölçüsüyle yazılmış ve halk ezgileriyle bestelenmiş koşuk.

Tüzün: Yumuşak huylu, sakin, soylu, asil kimse.

 

U Harfi

Uhde: Birinin yapmakla yükümlü olduğu iş, görev.

Ulviye: Yüce, yüksek

Ulya: Çok yüce, en yüce.

Ulun: 1. Büyük, yüce. 2. Temrensiz ok. 3. Buğday, arpa kökü.

Ulunay: Değerli, saygın, erdemli kimse.

Umay: Orhun yazıtlarında geçen tanrı ismi.

Umut: Olması beklenen şey, umut.

Ursula: Ayı

Uslu: Akıllı, zeki, uysal, sakin kimse.

Usunbike: Hüzünlü kadın.

Ü Harfi

Üçgül: Yaban yoncası.

Ülfet: 1. Alışma, kaynaşma. 2. Görüşme, konuşma. 3. Dostluk, arkadaşlık.

Ülgen: 1.Yüce, yüksek, ulu. 2. Eski Türklerde Gök Tanrı'ya verilen ad.

Ülger: 1. Şeftali, kumaş vb.ndeki ince tüy. 2. Vecize.

Ülke: 1. Bir devletin egemenliği altında bulunan toprakların tümü. 2. Devlet.

Ülkem: "Yurdum, vatanım" anlamında kullanılan bir ad.

Ülker: Boğa burcunda yedi yıldızdan oluşan takım.

Ülkü: Amaç edinilen, ulaşılmak istenen şey.

Ülküm: "Amacım, ulaşmak istediğim şey" anlamında kullanılan bir ad.

Ümit: Umut

Ümmühan: Hükümdar anası.

Ümran: 1. Bayındırlık, mamurluk. 2. Uygarlık, ilerleme, refah ve mutluluk.

Ümniye: 1. Umut. 2. İstek, arzu. 3. Niyet.

Ünzile: İndirilmiş, inzal olunmuş.

Ünsiye: 1. Alışmış, sokulgan. 2. Arkadaş, dost.

Üzüm: Asmanın taze veya kuru olarak yenilen ve salkım durumunda bulunan meyvesi.

 

V Harfi

Vahibe: Bağışlayan, bağışlayıcı.

Vahide: Tek, bir, yalnız.

Vecibe: Ödev, boyun borcu.

Vecihe: Güzel, hoş.

Veda: Sevilen birinden veya yerden ayrılma.

Vedia: Saklanılması, korunması için birine veya bir yere bırakılan emanet.

Venüs: Merkür’den sonra Güneş’e en yakın olan gezegen, Çoban Yıldızı.

Vera: 1. Günah ve haramdan kaçınmak için şüpheli şeylerden uzak durma, takva, ittika. 2. Halk, mahluk, alem, kainat.

Verda: Gül.

Vesile: Sebep, bahane

Vicdan: Kişiyi kendi davranışları hakkında bir yargıda bulunmaya iten, kişinin kendi ahlak değerleri üzerine dolaysız ve kendiliğinden yargılama yapmasını sağlayan güç.

Vildan: 1. Yeni doğmuş çocuklar. 2. Kullar, köleler.

Viyan: İstek, istenç, dilek.

Vuslat: 1. Ulaşma, yetişme. 2. Kavuşma, sevgiliye kavuşma.

 

Y Harfi

Yadigâr: Hatıra, bir kimseyi veya bir olayı anımsatan şey veya kimse.

Yağmur: Havadaki su buğusunun yoğunlaşmasıyla oluşan ve yeryüzüne düşen yağışın sıvı durumunda olanı.

Yalazan: Şimşek.

Yankı: Sesin bir yere çarpıp geri dönmesiyle duyulan ikinci ses, ses yansıması.

Yaprak: Bitkilerin solunumunu sağlayan, çoğunlukla yeşil ve türlü biçimlerdeki bölümü.

Yar: 1. Sevilen, sevgili. 2. Dost, arkadaş. 3. Yardım eden, destekleyen.

Yaren: Arkadaş, yakın dost.

Yasemin: Beyaz, kırmızı veya sarı renkli, kokulu çiçekler açan bir ağaççık.

Yaşam: Doğumdan ölüme kadar geçen süre, hayat.

Yaz: İlkbaharla sonbahar arasındaki sıcak mevsim.

Yazgı: Kader, talih, alın yazısı.

Yazgülü: Baharın ilk günlerinde doğan kız çocuğuna verilen bir ad.

Yelda: Yılın en uzun gecesi.

Yeliz: Güzel, aydınlık, havadar.

Yeşim: Açık yeşil ve pembe renkli, kolay işlenen, değerli bir taş.

Yeter: Sonuncu olması istenen çocuklara verilen bir ad.

Yezra: Çoğalma, yayılma.

Yıldız: 1. Gökyüzündeki ışıklı gök cisimlerinin her biri. 2. Baht, talih, yazı.

Yonca: Başak durumundaki çiçekleri kırmızı veya mor renkli, çayır bitkisi.

Yosun: Çoğu sularda yetişen, ilkel yapıdaki bitkilerin genel adı.

Yudum: Sıvı içiminde ağza alınan miktar

Yurdagül: Yurduna güzellik katan kimse.

Yüce: Yüksek, büyük, ulu.

Yüsra: 1. Sol taraf. 2. Kolaylık.

 

Z Harfi

Zahide: Dinin buyruklarını yerine getiren, haramdan kaçınan kimse, sofu.

Zahter: Bir çeşit kekik.

Zaide: Artan, artıran.

Zambak: Güzel ve iri çiçekli bir süs bitkisi.

Zara: Arapça:  İhtişam. İspanyolca:  Çok asil, uysal.

Zarafet: Zariflik.

Zarif: 1. Güzel, şık, ince,kibar tavırlı. 2. İnce esprili, esprilerle konuşan.

Zarife: Güzel, şık, ince.

Zehra: Yüzü pek beyaz ve parlak olan kimse.

Zekiye: Anlayışlı, kavrayışlı, zekâ sahibi.

Zeliha: Su perisi.

Zemheri : Kara kış.

Zerafet: İncelik, güzellik, zariflik.

Zerda: Altın gibi sarı. Kayısı çiçeği.

Zeren: Anlayışlı, kavrayışlı, zeki.

Zeria: Vesile, bahane, sebep, fırsat.

Zerrin: 1. Altından yapılmış. 2. Altın gibi sarı, parlak. 3. Fulya

Zernişan: Kılıç, kalemtıraş gibi şeylerin üzerine kakma altınla yapılan işleme süs.

Zeynep: Değerli taşlar, mücevherler.

Zeyno: Zeynep adının bozulmuş, değiştirilmiş biçimi.

Zilan: Yeniden doğuş.

Ziynet: Süs, bezek.

Zuhal: Zühal. Satürn gezegeni, Sekendiz. Arapça

Zübeyde: Öz, asıl, cevher.

Zühre: Çoban Yıldızı.

Zühregül: Zühre:  Çoban yıldızı. Gül:  Katmerli, kokulu çiçekleri olan, pek çok türleri bulunan gülgillerin örnek bitkisi.

Zülal: Saf, tatlı, hafif, güzel, soğuk su.

Züleyha: Su perisi.

Zülfiye: Zülfüye. Sevgilinin saçı.

Zümra: 1. Güzel. 2. İyi ahlaklı. 3. Cesur, yiğit, yürekli. 4. Zeki ve bilgili kadın.

Zümrüt: Cam parlaklığında, yeşil renkte, saydam, değerli bir süs taşı.

 

2023 erkek bebek isimleri ve anlamları

A Harfi

Abay: 1. Beceri. 2. Seziş, anlayış. 3. Büyük erkek kardeş.

Abbas: 1. Aslan. 2. Sert, çatık kaşlı kimse.

Abdi: Kullukla, kölelikle ilgili.

Abdullah: Tanrı’nın kulu.

Abdülaziz: En yüce, en değerli olan Allah'ın kulu.

Abdülkadir: Kudretli ve güçlü olan Tanrı'nın kulu.

Abdülmelik: Evrene hükümdar olan Tanrı'nın kulu

Abid: İbadet eden, tapan kul.

Abidin: İbadet eden, tapan kullar.

Acar: 1. Kuvvetli, güçlü, dinç. 2. Çevik, atılgan, kabına sığmaz. 3. Gözü pek, yiğit, cesur, kabadayı, yılmaz, 4. Hoş, sevimli yüzlü (kimse). 5. Yeni. 6. Taze. 7. Şişman, etli, semiz. 8. Çalışkan, becerikli. 9. Açıkgöz, zeki. 10. Çapkın. 11. Bir çeşit zehirli ot.

Acun: 1. Dünya. 2. Varlık.

Adar: 1. Erginlik, olgunluk. 2. Süre, zaman. 3. Arkadaş, taraftar, omuzdaş, yandaş. 4. Mart ayı.

Adem: 1. Dinî inançlara göre ilk yaratılan insan ve ilk peygamber. 2. İnsan, insanoğlu. 3. İnsanda bulunması gereken olumlu özelliklere sahip olan kimse.

Adil: 1. Doğruluktan ayrılmayan kimse. 2. Adaletli. 3. Hakka uygun, haklı.

Adin: 1. Cennet. 2. Kur'ân-ı Kerîm'de Allah'ın sıfatı olarak Ihlas Sûresi'nde geçer. Bir, tek, fert, kişi, kimse demektir.

Adnan: Bir yere yerleşip ikamet eden, mukim.

Affan: İradesiyle kötü şeylerden kaçınan kimse.

Afil: 1. Uful eden, gurub eden, batan (güneş, yıldız). 2. Görünmez olan, kaybolan.

Afşar: 1. Oğuz Türklerinin 24 boyundan biri. 2. Çabuk iş gören, çevik, atılgan. 3. Uyumlu, yumuşak başlı. 4. Bir şeyin zıddı, aksi.

Afşin: Zırh. Silah.

Agâh: Bilen, bilgili, haberli, uyanık.

Agir: Ateş.

Ahad: 1. Bir, kişi, kimse. 2. Birler, birden dokuza kadar olan sayılar.

Ahi: 1. Arkadaş, dost. 2. Erkek kardeş. 3. Ahilik ocağından olan kimse. 4. Cömert, eliaçık.

Ahlas: 1. Saf, halis, karışımsız. 2. İyi yürekli, temiz kimse. 3. Kur'anî ıstılahta, Allah'a halis olarak yönelip ihlaslılıkta ileri bir dereceye varmış kul.

Ahmet: Övülmeye layık, övülmüş.

Ahter: 1. Yıldız. 2. Talih, şans, uğur.

Akad: Doğruluğuyla, dürüstlüğüyle tanınmış kimse.

Akal: 1. Akmak ve almak fillerinin emir biçimlerinin yan yana gelmesiyle oluşmuş bir ad.2. Beyaz anlamındaki ak ile kırmızı anlamındaki al sözlerinden oluşmuş bir ad.

Akalp: Doğruluğu ve dürüstlüğüyle tanınan kimse.

Akan: 1. Bir yerden bir yere doğru akan, giden. 2. Çeşme, pınar.

Akarsel: Akan sel.

Akay: Parıltılı ay, ışıklı ay.

Akbaran: Yağmur.

Akbora: Genellikle arkasından yağmur getiren sert ve şiddetli fırtına gibi olan temiz ve dürüst kimse.

Akdemir: Dövme demir.

Akdeniz: Kuzeyde Avrupa, doğuda Asya, güneyde Afrika ile kuşatılan deniz.

Akel: 1. Doğru, dürüst işler yapan kimse.2. Eli uğurlu olan kimse.

Akgiray: Dürüst han veya prens.

Akın: 1. Düşman topraklarına tedirgin etme, yıldırma, çapul gibi amaçlarla toplu olarak yapılan baskın. 2. Kalabalık bir şeyin arkası kesilmeyen bir geliş durumunda olması.

Akınalp: Akın yapan yiğit.

Akif: İbadet eden, ibadetle uğraşan kişi.

Akmeriç: Meriç nehri gibi saf ve temiz olan.

Aköz: Özü temiz, doğru olan kimse.

Akpolat: Çelik gibi kuvvetli ve sert olan.

Aksel: "Sel gibi ak" anlamında kullanılan bir ad.

Aksoy: Temiz, tanınmış soydan gelen kimse.

Aktaç: Beyaz taç.

Aktan: Parlak, aydınlık sabah.

Aktuğ: Beyaz tuğ.

Alaz: 1. Alev. 2. Ağaçsız, açıklık yerler. 3. Gösteriş, haşmet.

Algan: Alan, fetheden, fatih.

Algın: 1. Güçlü, iyi, güzel, sıcakkanlı, sevimli. 2. Sevdalı, âşık, vurgun. 3. Hızlı akan su. 4. Cılız, zayıf.

Ali: 1. Yüce, ulu, yüksek. 2. Orun bakımından en üstün.

Alican: Yüce, ulu dost.

Alim: Bilgin.

Alişan: Herkes tarafından tanınan, ünlü.

Alp: 1. Yiğit, kahraman, cesur, bahadır kimse. 2. Eski Türklerde kullanılan bir unvan.

Alpar: Yiğit, kahraman, cesur kimse.

Alpaslan: Alparslan. 1.Yiğit, cesur, yürekli kimse.2. Büyük Selçuklu hükümdarı.

Alpay: Cesur, yiğit kimse.

Alper: Yiğit, kahraman erkek.

Alperen: Yiğit, cesur, yürekli kimse.

Alphan: Yiğit, cesur, yürekli hükümdar.

Alptekin: Yiğit, cesur, yürekli hükümdar.

Alptuğ: Yiğit, cesur, yürekli, savaşçı kimse.

Altan: 1. Kızıl tan. 2. Hakan, sultan, padişah.

Altay: Yüksek dağ.

Altemur: Demirin korlaşmış kırmızı hali.

Altınöz: Soyu üstün nitelikli, değerli olan kimse.

Altuğ: Kırmızı tuğ.

Amaç: Erişilmek istenen sonuç, maksat, gaye, hedef.

Amil: 1. İsteyen, emeli olan. 2. Etken, etmen, sebep, faktör.

Amir: Bir işte emir verme yetkisi bulunan kimse.

Ammâr: Bir yeri bakımlı hale getiren.

Andaç: 1. Armağan.2. Evlat, nesil. 3. Ün, şöhret. 4. Eş, denk.

Anıl: 1. Amaç, erek. 2. Yavaş, ağır. 3. Bellek, hafıza. 4. “Adın her zaman anılsın” anlamında kullanılan bir ad.

Araf: İslam inancına göre cennet ile cehennem arasında bir yer.

Aral: 1. Birbirine yakın adaların oluşturduğu topluluk, takımada. 2. Sıradağlar.

Aran: 1. Kuytu, sıcak yer. 2. Yayla. 3. Düzlük, ova, kışlak. 4. Ilımlı, uyumlu, uygun.

Aras: 1. Kendisininmiş gibi sahip çıkılan, bulunmuş mal.2. Doğu Anadolu’da bir ırmak.

Arcan: Özü saf, temiz kimse.

Arda: 1. Hükümdar veya kumandan asası. 2. İşaret olarak yere dikilen çubuk. 3. Sonra gelen.4. Meriç ırmağının Edirne yöresindeki önemli bir kolu. 5. Uygur yazılarında geçen çok eski bir Türk adı.

Arden: 1. Sabırsız, istekli. 2. Bolluk, bereket 3. Yüce makam.

Arel: Temiz, dürüst kimse.

Arem: Çölde bilinçli şekilde birileri tarafından konulan hedef, nişan.

Aren: Farsça:  Parlak renkteki kum tanesi. Hititçe:  Işık.

Argün: Temiz, aydınlık gün.

Arık: 1. Temiz, saf, duru.2. Zayıf, cılız. 3. Su yolu, ark. 4. Dere, çay. 5. Fidan dikilen yer.

Arın: 1. Temiz, arı, saf. 2. Alın. 3. Yüz, cephe, dağların, tepelerin yüzü.

Arınç: 1. Temiz, saf, arı. 2. Barış, huzur.

Arif: Çok anlayışlı ve sezgili kimse.

Arjen: 1. Volkan alevi. 2. Atılgan enerjik ve akıllı olan kimse.

Arkan: 1. Temiz, arı kandan gelen. 2. Üstün, galip.

Arkut: Temiz, uğurlu, kutlu.

Armağan: 1. Birini sevindirmek, mutlu etmek için verilen şey, hediye. 2. Ödül. 3. Bağış, ihsan.

Arman: 1. Dürüst, doğru, güvenilir kimse. 2. İstek. 3. Özlem.

Arslan: 1.Kedigillerden, Afrika'da ve Asya'da yaşayan, erkekleri yeleli, yırtıcı, uzunluğu 160 cm, kuyruğu 70 cm ve ucu püsküllü, çok koyu sarı renkli güçlü bir memeli türü. 2. Gürbüz, yiğit adam.

Artuç: Ucu sivri bir demirle donanmış, uzunca çubuk şeklinde, mızrak türünden eski bir silah.

Artun: Gururlu, kendine güveni olan kimse.

Asım: 1. Günahtan, haramdan çekinen. 2. Namuslu, iffetli.

Asil: Soylu.

Aşir: 1. Bir dinî tören sırasında veya cemaatle namaz kılınıp dua edildikten sonra okunan Kur'an ayetleri. 2. On sayısı. 3. On gün.

Aşkın: 1. Belli bir süreyi aşmış, ötesine geçmiş.2. Benzerlerinden üstün.3. Çok, fazla.

Ata: Türkçe:  1. Baba. 2. Dedelerden ve büyük babalardan her biri. 3. Kişinin geçmişte yaşamış olan büyükleri. Arapça:  Bağış, ihsan.

Ataberk: Şehzade eğitmeni, devlet yetkilisi.

Atabey: Selçuklularda şehzadelerin eğitimiyle görevli kimse, lala.

Atacan: "Sevgili baba" anlamında kullanılan bir ad.

Atakan: Hükümdar olan ata.

Atalay: Ünlü, namlı, şöhretli kimse.

Ataman: Ata kişi, başkan, önder.

Atasoy: Ataları gibi soylu olan kimse.

Ataullah: Allah’ın bağışı, ihsanı.

Ateş: 1. Yanıcı cisimlerin tutuşmasıyla beliren ısı ve ışık.2. Coşkunluk.

Atılgan: 1. Çekinip korkmadan kendini tehlike veya güçlüklere atan kimse. 2. Girişken.

Atlas: Yüzü parlak, sık dokunmuş bir tür ipekli kumaş.

Attila: 1. Ünlü. 2. Babacık. 3. Büyük Hun İmparatorunun adı.

Ayaz: 1. Duru ve sakin havada çıkan kuru soğuk. 2. Açık, bulutsuz hava. 3. Aydınlık, ışık. 4. Mehtap.

Aybar: Gösterişli, heybetli, görkemli.

Aybars: 1. Ay gibi güzel ve temiz pars. 2. Hun İmparatoru Attila'nın amcası.

Ayberk: Ey güçlü kimse anlamında kullanılan bir ad.

Aybora: "Ey fırtına gibi olan!" anlamında kullanılan bir ad.

Aydın: 1. Işıklı, pırıltılı, aydınlık. 2. Açık, kolay anlaşılır. 3. Öğrenimi, bilgisi ve görgüsü olan, ileri düşünceli kimse. 4. Umut veren. 5. Mehtap.

Aydinç: Ay gibi dinç olan.

Aydoğan: Ay gibi doğan.

Aygün: Ay gibi güzel, Güneş gibi parlak olan.

Ayhan: "Ey hükümdar!" anlamında kullanılan bir ad.

Aykan: Parlak soylu, soyu sopu temiz.

Aykut: Kutlu, uğurlu ay.

Aytaç: Ay gibi parlak taç takmış olan.

Aytek: Ay gibi tek, biricik, eşsiz.

Aytekin: Ay gibi tek ve uğurlu olan.

Aytunç: Ay gibi parlak, tunç gibi dayanıklı olan.

Ayvaz: 1. Koca, eş. 2. Güzel, yakışıklı. 3. Saçsız, kel. 4. Sağır. 5. Kaba. 6. Osmanlılar zamanında büyük konaklarda mutfak işlerini gören uşak.

Azam: Büyük, çok büyük.

Azer: 1. Ateş. 2. Hz. İbrahim’in babasının adı.

Azim: Kararlı, azmeden.

Aziz: 1. Ermiş, eren. 2. Sevgide üstün tutulan.

Azmi: 1. Azimli, kararlı.2. Sözünde duran.

Azrak: Az bulunur, nadir.

 

B Harfi

Babür: Kaplan.

Bağdaş: Yakın arkadaş, dost.

Baha: 1. Ar. Güzellik, zariflik. 2. Ar. Parıltı. 3. Far. Kıymet, değer, paha.

Bahadır: Savaşlarda gücü ve yılmazlığıyla üstünlük kazanan veya yiğitlik gösteren kimse, batur.

Bahattin: Dinin güzelliği.

Bahri: 1. Denizle ilgili olan.2. Bir tür deniz ördeği.

Bahtiyar: Mutlu.

Baki: 1. Sürekli.2. Bir şeyden artan miktar. 3. Öteki.

Balaban: 1. İri, büyük.2. Şişman, gürbüz kimse.2. Atmaca, doğan vb. yırtıcı bir kuş.

Balaz: Ağaç, asma filizi, sürgün.

Balkan: 1. Sık ormanla kaplı dağ. 2. Yığın, küme. 3. Sazlık, bataklık.

Bangu: 1. Haykırış, bağırış. 2. Gök gürültüsü. 3. Yankı.

Baran: Yağmur.

Barbaros: Büyük Türk denizcisi, Barbaros Hayrettin Paşa'ya. (1467-1546) Avrupalılar tarafından verilen ve "Kızıl sakal" anlamına gelen bir ad.

Barça: Hepsi, tamamı.

Barçın: Bir tür ipekli kumaş.

Barım: 1. Varlık, servet, zenginlik. 2. İktidar.

Barın: 1. Bütün, hep. 2. Güç, kuvvet. 3. Göğüs.

Barış: 1. Barışma işi. 2. Savaşın bittiğinin bir antlaşmayla belirtilmesinden sonraki durum.3. Böyle bir antlaşmadan sonra insanlık tarihindeki süreç.4. Uyum, karşılıklı anlayış ve hoşgörü ile oluşturulan ortam.

Barkın: 1. Yolculuk eden, yolcu, gezgin.2. Kendisini yolundan hiçbir şeyin alıkoymadığı yolcu.

Barlas: Kahraman, savaşçı.

Bars: Kedigillerden, genellikle Asya ve Afrika'nın sıcak bölgelerinde yaşayan, postu benekli, bazen de düz siyah, çevik, yırtıcı, etçil, memeli hayvan.

Bartu: 1. Varlık, servet.2. Varılacak yer, mesafe.

Basri: Görme ile ilgili olan.

Başar: "Bir işi istenilen biçimde bitir" anlamında kullanılan bir ad.

Başaran: 1. Başta gelen kimse. 2. Başarılı olan. 3. Yaptığı işleri başarıyla sonuçlandıran kimse.

Batıkan: Batı+han Batının Hanı ya da Batının Kanı anlamında.

Batın: Karın. Kuşak.

Batır: Kahraman, yiğit, cesur, bahadır.

Batıray: Kahraman, yiğit, cesur, bahadır kimse.

Battal: 1. Cesur, kahraman. 2. Pek büyük, iri.

Batu: Üstün gelen, gücü yeten, galip.

Batuğ: Üstün olan, yiğit, az.

Batuhan: Üstün gelen, gücü yeten, galip olan hükümdar.

Batur: Kahraman, yiğit, cesur, bahadır.

Baturalp: Kahraman, yiğit, cesur, bahadır kimse.

Bayar: Ulu, yüce, saygın, soylu kimse.

Baybars: 1. Zengin ve korkusuz kimse.2. Bir tür kaplan.

Baybora: Fırtına.

Baycan: Zengin, varlıklı kimse.

Bayer: Zengin, varlıklı kimse.

Bayezid: 1. Yezit'in babası.2. Çeşitli dönemlerde yaşamış Osmanlı şehzadelerinin ortak adı.

Bayhan: Zengin ve varlıklı hükümdar.

Bayındır: Gelişip güzelleşmesi, hayat şartlarının uygun duruma getirilmesi için üzerinde çalışılmış olan, bakımlı.

Baykal: 1. Yabani at. 2. Deniz.

Baykan: Zengin bir soydan gelen kimse.

Baykara: Doğan cinsinden bir kuş türü.

Bayram: 1. Ulusal veya dinsel bakımdan önemi olan, kutlanan gün. 2. Sevinç, neşe.

Bayru: Çok eski zamanda var olmuş veya eskiden beri var olan, kadim. Bayrı.

Baysal: 1. Rahat, dingin. 2. Gürültüsüz, huzurlu.

Baysan: Zengin ve tanınmış kimse.

Baytekin: Zengin prens, şehzade.

Bayülken: Yüce, yüksek, ulu zengin kişi.

Bedir: Ayın on dördüncü gecesi, dolunay.

Bedirhan: Dolunay gibi güzel olan hükümdar.

Bedrettin: Dinin dolunayı.

Bedri: Dolunayla, ayın on dördü ile ilgili olan.

Beha: Ender.

Behçet: Sevinç.

Behiç: Şen, güzel yüzlü kimse.

Behlül: 1. Çok güldüren, şakacı. 2. Hayırsever, iyi adam.

Behnan: 1. İyi huylu kimse.2. Güler yüzlü kimse.

Behram: 1. Merih yıldızı. 2. Eski İran dininde yolcuları korumakla görevli olduğuna inanılan melek.

Behzat: Soyu sopu temiz, doğuştan iyi, temiz kimse.

Beker: Güçlü, yiğit kimse.

Bekir: Sabahları erken kalkmayı alışkanlık edinen kimse.

Bektaş: 1. Akran, eş, yaşıt. 2. Eşit, denk.

Berat: 1. Nişan, rütbe. 2. Bir buluştan, bir haktan yararlanmak için devletçe verilen belge, patent. 3. Osmanlı İmparatorluğu'nda bir göreve atanan, aylık bağlanan, san, nişan veya ayrıcalık verilen kimseler için çıkarılan padişah buyruğu.

Berge: İm, iz, eser.

Berin: 1. En yüksek, çok yüce. 2. Soylu.

Berkan: "İyice hatırla" anlamında kullanılan bir ad.

Berkant: Güçlü, bozulmaz yemin.

Berkay: Sağlam ve güçlü kimse.

Berke: Kamçı.

Berkin: Sağlam, güçlü, kuvvetli.

Berksan: Güçlü tanınan kimse.

Berzah: İnsanların ölümden sonra kıyamete kadar bekleyeceği yer.

Beşer: İnsan, insanoğlu.

Beşir: 1. Müjde getiren, müjdeci. 2. Güler yüzlü, güleç.

Beyda: Sahra, çöl.

Beyhan: Sır saklamayan, aklındakini ve yüreğindekini hemen söyleyen.

Bilgehan: Bilgili hükümdar.

Bilgin: Bilimsel bir konuda derin bilgisi olan, âlim.

Bilhan: Çok bilgili, çok bilen.

Birant: Ant iç, yemin et anlamında kullanılan bir ad.

Birol: "Tek ol, biricik ol" anlamına kullanılan bir ad.

Birten: Kimseye bağımlı olmayan.

Boğaç: 1. Boğan. 2. Boğaya benzeyen. 3. Dede Korkut hikâyelerinde geçen bir kahraman adı. Küçük yaşta bir boğayı öldürdüğü için bu ad verilmiştir.

Bora: Genellikle arkasından yağmur getiren sert ve şiddetli fırtına.

Boran: 1. Bora. 2. Sis, duman. 3. İç sıkıntısı. 4. Yaban güvercini.

Buğra: Erkek deve.

Buluş: İlk kez yeni bir şey yaratma, icat.

Bulut: Atmosferdeki su damlacıkları ve buz taneciklerinin görülebilir yoğunluk kazanmasıyla oluşan, biçimleri, yükseklikleri ve yol açtıkları hava olaylarıyla birbirinden ayrılan yığınlar.

Burak: Hz. Muhammed'in Miraç Gecesi'ndeki biniti.

Burç: 1. Kale duvarlarından daha yüksek, yuvarlak, dört köşe veya çok köşeli kale çıkıntısı. 2. Zodyak üzerinde yer alan on iki takımyıldıza verilen ortak ad. 3. Ökse otu.

Burhan: Kanıt, delil, ispat.

Bülent: Yüksek, yüce, ulu.

Bünyamin: Yakup Peygamber'in en küçük oğlunun adı.

Bürçe: Kurt yavrusu.

 

C Harfi

Cabbar: 1. Zorlayan, cebreden. 2. Kuvvet ve kudret sahibi (Allah.) 3. Gökyüzünün güneyinde bulunan bir yıldız kümesi.

Cabir: Zorlayan, cebreden.

Cafer: 1. Küçük akarsu. 2. Caferî mezhebinin kurucusu. 3. Hz. Ali'nin Mute Savaşı´nda ölen kardeşinin adı.

Cahit: Çok çalışan, çaba gösteren kimse.

Can: 1. Ruh. 2. Güç, dirilik. 3. İnsanın kendi varlığı, özü. 4. Gönül. 5. Çok içten, sevimli, şirin kimse.

Canalp: Özünde yiğitlik, güçlülük olan kimse.

Canbek: Özü pek, güçlü kişilikli kimse.

Canberk: Güçlü, sağlam kişilikli kimse.

Candar: 1. Canlı, diri. 2. Koruyucu, muhafız.

Candemir: Özü güçlü, demir gibi sağlam ve kişilikli kimse.

Candoğan: Yaradılıştan samimi, dost olan kimse.

Caner: Çok içten, sevilen, sevimli kimse.

Cankat: "Yaşama gücü ver, neşe ve mutluluk saç" anlamında kullanılan bir ad.

Cankut: Kişinin mutluluğu, talihi, şansı, uğuru.

Canöz: Kişinin özü.

Canpolat: Canı, özü çelik gibi güçlü kimse.

Cantek: Samimi, içten hükümdar.

Cantekin: Samimi, içten hükümdar.

Carullah: 1. Allah'a komşu olan. 2. Mekke'ye gidip orada oturan kimse.

Cavit: Sonrasız, sürekli kalacak olan, sonsuz, ebedî.

Cebrail: 1. İş yapabilen melek. 2. Allah'a en yakın olan dört melekten, peygamberlere buyruk ve vahiy getirmekle görevli olanı.

Celal: Yücelik, ululuk, değer.

Celâyir: Moğol ırkının büyük kollarından biri.

Celil: Çok büyük, ulu.

Cem: 1. Hükümdar, şah. 2. İran mitolojisinde şarabı bulan. 3. Ar. Toparlanma, bir araya gelme.

Cemal: 1. Yüz güzelliği, güzellik. 2. Güzel yüz.

Cemil: 1. Güzel. 2. Allah’ın sıfatlarından biri.

Cenan: Yürek, gönül.

Cenap: Şeref, onur ve büyüklük.

Cengiz: 1. Güçlü, yılmaz, gözü pek kimse. 2. Tarihte Büyük Moğol İmparatorluğu´nu kuran Türk hükümdarı.

Cengizhan: Güçlü hükümdar.

Cenk: Savaş.

Cesur: Yürekli, korkusuz, yiğit.

Cevahir: 1. Cevherler, elmaslar, değerli taşlar. 2. Özler, mayalar.

Cevher: 1. Bir şeyin esası, öz, maya. 2. Güç, enerji. 3. Değerli süs taşı, mücevher.

Ceyhan: Türkiye'nin Akdeniz bölgesinde, uzunluğu 576 km. olan bir nehir.

Ceyhun: Tevrat'a göre cennetin dört nehrinden biri.

Ceza: Karşılık, mukabil, ivaz.

Cezmi: Kesin karar veren, kararlı kimse.

Cihan: 1. Evren, âlem. 2. Dünya.

Cihangir: Dünyaya egemen olan, dünyayı zapt eden kimse.

Cihanşah: Dünyanın şahı, hükümdarı.

Cihat: Din uğrunda düşmanla savaşma.

Civan: Taze, genç delikanlı.

Coşkun: Coşan, coşkulu, heyecanlı kimse.

Cudi: Cömert, eli açık.

Cura: 1. Dost, arkadaş, sevgili. 2. Güzel, ahenkli ses. 3. Ufak tefek, çelimsiz. 4. Küçük zurna. 5. Atmaca, doğan.

Cuma: 1. Toplanma. 2. Perşembeden sonra gelen gün.

Cumali: Değerli, yüce bir biçimde bir araya getirilmiş olan.

Cumhur: Topluluk, kalabalık, halk.

Cüneyt: 1. Küçük asker, askercik. 2. Beylikler döneminde Aydınoğulları soyunun en son temsilcisi olan beyin adı.

 

Ç Harfi

Çaba: Herhangi bir işi yapmak için harcanan güç, zorlu, sürekli çalışma.

Çağ: 1. Dönem, mevsim, zaman. 2. Yaş. 3. Yüzyıl, asır. 4. Çağlayan.

Çağan: 1. Bayram. 2. Kalın ve kuvvetli deve kösteği. 3. Doğan kuşu.

Çağatay: 1. Yavru at, tay.2. Cengiz Hanın oğlu.

Çağdaş: 1. Aynı çağda yaşayan. 2. Bulunulan çağın koşullarına uygun olan. 3. Yaşıt.

Çağın: Yıldırım, şimşek.

Çağkan: Canlı, dinamik, çalışkan kimse.

Çağlar: 1. Çağlayan. 2. Coşkulu, canlı kimse.

Çağlayan: Küçük bir akarsuyun, çok yüksek olmayan bir yerden dökülüp aktığı yer.

Çağman: Çağın insanı.

Çağrı: 1. Birini çağırma, davet. 2. Doğan, çakır kuşu. 3. Rütbe, unvan, san.

Çakar: 1. Kıvılcım. 2. Şimşek. 3. Yaman, görmüş geçirmiş kimse.

Çakıl: Küçük veya orta boyda taş parçası.

Çakın: 1. Şimşek, kıvılcım. 2. Mavi gözlü.

Çakır: 1. Mavimsi, mavi benekli, gri göz rengi. 2. Bir doğan cinsi. 3. Gönül, iç, can.

Çakırer: Cesur, yiğit kimse.

Çapan: 1. Ceket. 2. Engelli, tehlikeli. 3. Düğün yemeği yapan aşçı. 4. Alkış, el çırpma.

Çavlan: Büyük çağlayan.

Çelebi: 1. Görgülü, terbiyeli, olgun kimse. 2. Bektaşi ve Mevlevi pirlerinin en büyüklerine verilen san. 3. Kayınbirader.

Çelem: Yiğit. Şalgam.

Çelen: 1. Yakışıklı delikanlı. 2. Tepelerin kar tutmayan kuytu yeri. 3. Açıkgöz, becerikli, kurnaz. 4. Evlerin dışında bulunan saçak. 5. Akıllı.

Çelik: 1. Su verilip sertleştirilen demir. 2. Çok güçlü, kuvvetli. 3. Kısa kesilmiş dal.

Çeliker: Güçlü, kuvvetli kimse.

Çelikhan: Güçlü, kuvvetli hükümdar.

Çetin: 1. Sert, inatçı. 2. Sarp, engelli. 3. Çözümlenmesi güç. 4. Hayırsız.

Çetinalp: Sert, inatçı yiğit.

Çetinel: Sert, inatçı kimse.

Çetiner: Sert, inatçı kimse.

Çetinöz: Sert, inatçı kimse.

Çetinsoy: Sert, inatçı bir soydan gelen kimse.

Çetinsu: Sert, inatçı kimse.

Çevik: Kolaylık ve çabuklukla davranan, kıvrak, hareketli kimse.

Çığ: 1. Dağdan yuvarlanan ve yuvarlandıkça büyüyen kar kümesi. 2. Sürü, kafile. 3. Çok, sık, fazla.

Çığıl: 1. Çakıl ve taş yığını. 2. Kalabalık. 3. İri saman.

Çığır: 1. Çığın kar üzerinde açtığı yol. 2. İz. 3. Taşlı yol, patika. 4. Yenilikçi akım.

Çınar: 1. Boyu 30 m.ye ulaşabilen, kalın dallı, çok uzun ömürlü bir ağaç türü. 2. Dayanak, destek, güç alınan kimse.

Çıray: 1. Yüz çizgileri, yüz güzelliği. 2. Beniz, yüz. 3. İnsan resmi.

Çolpan: Çoban Yıldızı, Zühre, Venüs.

 

D Harfi

Dafi: 1. Defeden, gideren. 2. Savan, savuşturan, iten.

Dağ: Çevresindeki araziye göre çok yüksek olan toprak, kaya

Dağhan: Eski Türklerde dağ Tanrısı.

Dağlı: Dağlık bölge halkından olan.

Dai: 1. Dua eden, duacı. 2. Davet eden, çağıran.

Dalan: 1. Biçim, şekil. 2. İnce, narin, zarif.

Dalay: Deniz.

Dalga: Deniz veya göl gibi geniş su yüzeylerinde genellikle rüzgâr, deprem vb.nin etkisiyle oluşan kıvrımlı hareket.

Dalyan: 1. Deniz, göl ve nehirlerde kıyılara yakın kurulan büyük balık avlama yeri. 2. Denizde yüzeye yakın yosunlu kaya. 3. Deniz kıyılarında ve denizin dibinde dalgalı biçimde görülen kum.

Dânâ: Bilen, bilgili, zeki kimse.

Daniş: Bilgi, bilme, biliş, ilim.

Danişment: Bilgin, bilgili.

Darcan: Aceleci, sıkıntılı.

Daver: 1. Hakem, hâkim. 2. Adil padişah veya yönetici. 3. Yüce Tanrı.

Davut: 1. Sevgili, aziz.2. İsraillilerin, sesinin güzelliği ve şairliği ile tanınan hükümdar ve peygamberi.

Deha: 1. İnsan zekâsının ulaşabileceği en yüksek aşama. 2. Dâhi.

Delal: İnsana hoş, sevimli görünen hâl, naz, işve.

Demir: 1. Koyu renkli, kolay işlenen, dayanıklı, kullanılış yerleri çok maden. 2. Güçlü, kuvvetli, sert kimse.

Demiralp: Güçlü, kuvvetli, sert, yiğit kimse.

Demircan: Güçlü, kuvvetli, sert kimse.

Demirel: Eli demir gibi güçlü olan.

Demirhan: Güçlü hükümdar.

Demirkan: Güçlü soydan gelen kimse.

Deniz: 1. Yer kabuğunun çukur bölümlerini kaplayan, birbiriyle bağlantılı, tuzlu, büyük su kütlesi. 2. Çok, bol.

Denizhan: Eski Türklerde deniz Tanrısı.

Denktaş: 1. Akran, aynı yaşta bulunan kimse, yaşıt. 2. Haktan yana olan, adil.

Deren: Derleyen, toplayan.

Derin: 1. Çok gelişmiş, çok ilerlemiş. 2. Yoğun. 3. İçten gelen.

Derviş: 1. Bir tarikata girmiş, onun yasa ve törelerine bağlı kimse. 2. Alçak gönüllü, hoşgörülü kimse.

Devran: Dünya.

Devrim: Dünya görüşünde, felsefede, bilimde, sanatta veya toplumsal düzende birdenbire olan niteliksel değişme.

Dikmen: 1. Koni biçiminde sivri tepe. 2. Dağların en yüksek yeri. 3. Yayla.

Dilâver: Yiğit, yürekli.

Dilmen: Dil bilen, güzel söz söyleyen.

Dinç: Gücü ve sağlık durumu yerinde olan kimse.

Dinçer: Gücü ve sağlık durumu yerinde olan kimse.

Diren: Toplayan.

Dirim: 1. Yaşama, hayat. 2. Yaşama gücü.

Doğa: 1. Var olan her şeyin, canlı ve nesnelerin tümü. 2. Deniz, dağ, ova, orman vb.nin oluşturduğu fiziksel dünya. 3. Yaradılış ve yapı özelliklerinin tümü.

Doğaç: Sözü birdenbire, düşünmeden, içine doğduğu gibi söyleme, irtical.

Doğan: 1. Doğan, dünyaya gelen. 2. Kartalgillerden, alıştırılarak kuş avında kullanılan, yırtıcı bir kuş.

Doğanay: 1. Doğan, dünyaya gelen kimse 2. Ayın ilk günleri.

Doğangün: Doğan güneş gibi parlak olan.

Doğu: Güneşin doğduğu yön, gündoğusu.

Doğuhan: Doğuda bulunan hükümdar.

Doğukan: Doğudan olan kimse.

Doğuş: 1. Doğum, doğma. 2. Bir gök cisminin gözlem yerinin ufuk düzlemi üzerinde görünmesi.

Dolunay: Ayın bütün olarak ve parlak göründüğü dönemi.

Dora: 1. Dağ doruğu. 2. Bir şeyin üst kısmı, yukarısı, tepe. 3. En yüksek yer, uç.

Doruk: 1. Tepe, en yüksek yer, uç, zirve. 2. En üstün başarı düzeyi. 3. Kibirli.

Dorukhan: Başarılı, üstün nitelikli hükümdar.

Duhan: 1. Kur'an-ı Kerim'de bir sure adı. 2. Duman.

Duran: 1. Yaşayan, varlığını sürdüren. 2. Dağ yolu. 3. Kalan. 4. Dingin, sakin, huzurlu.

Dursun: Çok yaşasın, uzun ömürlü olsun anlamında kullanılan bir ad.

Durukan: Özü temiz kimse.

Durul: "Berrak, saf duruma gel" anlamında kullanılan bir ad.

Durusel: Saf ve berrak akan sel.

Durusu: Sakin akan saf ve berrak su.

Dündar: 1. bk. Dindar2. T. Eski ordu düzeninde artçı birlik.

Dünya: Üzerinde yaşadığımız toprak ve denizler, yeryüzü.

 

E Harfi

Ebed: Sonu olmayan zaman, sonsuzluk.

Ebu: Baba, ata.

Ecebay: İleri gelen, saygın, zengin kimse.

Ecevit: 1. Çevik, çalışkan, açık fikirli. 2. Açıkgöz. 3. Sinirli.

Ecir: 1. Bir iş veya emek karşılığı verilen şey. 2. Sevap. 3. Aziz, sevgili.

Ecvet: En iyi olan.

Ede: 1. Ata, dede. 2. Büyük erkek kardeş. 3. Kendisine saygı gösterilen kimse.

Edhem: Karayağız at.

Edip: 1. Terbiyeli, saygılı, nazik kimse. 2. Edebiyatla uğraşan kimse.

Edis: Ulu, yüce, değerli kimse.

Ediz: Ulu, yüce, değerli kimse.

Efdal: 1. Çok erdemli, çok faziletli. 2. En iyi, üstün.

Efe: 1. Batı Anadolu köy yiğidi. 2. Ağabey.3. Kabadayı.

Efehan: Yiğitlerin başı, yiğitlerin lideri, baş yiğit.

Efekan: Efe soyundan gelen kimse.

Efgan: Istırap ile haykırma, bağırıp çağırma.

Efken: Atıcı, yıkıcı.

Eflah: Tamamiyle kurtulan, en çok talihe kavuşan.

Eflatun: Açık mor renk.

Efser: Taç.

Ege: 1. Bir çocuğu koruyan, işlerine bakan ve her hâlinden sorumlu olan kimse. 2. Yaşça büyük. 3. Sahip.

Egemen: Buyruk ve hüküm sahibi, buyruğunu yürüten, bağımlı olmayan.

Ehad: 1. Bir, tek. 2. İlk sayı. 3. Allah'ın isimlerinden.

Ekber: 1. Daha büyük, çok büyük, en büyük, pek büyük, azam. 2. Allah’ın sıfatlarındandır. 3. Kur’an-ı Kerim’de 23 yerde geçer.

Ekin: 1. Ekilmiş tahılın filiz vermiş biçimi, tarlada bitmiş tahıl. 2. Buğday. 3. Kültür.

Ekmel: Eksiksiz, olgun, en uygun.

Ekrem: 1. Çok cömert, eli çok açık. 2. Çok onurlu.

Elçi: 1. Bir devleti başka bir devlet katında temsil eden kimse. 2. Bir uzlaşma sağlamak için birinin yanına gönderilen kimse. 3. Peygamber.

Elgin: Garip, yabancı, gurbette yaşayan.

Elhan: Nağmeler, ezgiler.

Elvan: 1. Renkler, çeşitler. 2. Rengârenk.

Elyasa: Kur’an-ı Kerim’de adı geçen bir peygamber.

Emcet: Çok şerefli, onurlu.

Emet: Son, sonuç.

Emin: 1. İnanılır, güvenilir. 2. Sakıncasız, tehlikesiz. 3. Kuşkusu olmayan.

Emir: 1. Buyruk, komut. 2. Bir kavim, aşiret veya ülkenin başı. 3. Prens, şehzade.

Emirhan: Bey.

Emrah: 1. Saz çalıp oynayan. 2. Erzurum'da doğmuş ünlü bir halk ozanı.

Emre: 1. Âşık, tutkun. 2. Halk şairi. 3. Kardeş. 4. Arkadaş

Emrullah: Allah’ın emri.

Enam: 1. Bütün mahlukat, yaratılmış her şey. 2. Halk, insanlar. Seyyidü’l-Enam:  Halkın ulusu Rasûlullah (s.a.s). 3. Kur’an-ı Kerim’in 6. Suresinin adı. 4. Bazı ayet ve duaları içeren dua kitabı.

Ender: Çok az, çok seyrek, az bulunan.

Ener: En yiğit, en kahraman kişi.

Enes: Soylu Arap atı, küheylan.

Enfal: 1. Kur'an-ı Kerim'de bir surenin adı. 2. Düşmandan alınan mallar, ganimetler.

Engin: 1. Açık deniz. 2. Ucu bucağı görünmeyecek kadar çok geniş. 3. İyi, güzel, temiz, sağlam.

Enginay: İyi, güzel, temiz, sağlam kimse.

Enginiz: İz bırakacak kadar değerli insan.

Enginsu: Açık deniz.

Ensar: Hz. Muhammed'e hicret zamanında yardım eden Medineliler.

Enver: Nurlu, çok parlak, çok güzel.

Eralp: Yiğit erkek.

Eray: Ayın hilal durumu, yeni ay.

Erbatur: Kahraman, yiğit, cesur, bahadır kimse.

Erberk: Şimşek gibi yiğit.

Ercan: Yiğit, canlı, cesur kimse.

Erce: 1. Er gibi, ere yakışır biçimde. 2. Erken, erken olarak.

Ercüment: Onurlu, şerefli, saygın kimse.

Erdal: Genç kimse.

Erdem: Ahlakın övdüğü iyilikçilik, acıma, alçak gönüllülük, yiğitlik, doğruluk gibi niteliklerin genel adı, fazilet.

Erdener: Temiz, dürüst kimse.

Erdi: 1. Amacına ulaşan, erişen. 2. Olgun. 3. Ermiş, veli.

Erdinç: Dinç, güçlü kimse.

Erdoğan: 1. Yiğit olarak doğan kimse 2. Erken doğan kimse.

Eren: 1. Erkek. 2. Olağanüstü sezgileriyle birtakım gerçekleri gördüğüne inanılan kimse. 3. Deneyimli, akıllı kimseler. 4. Dost. 5. Hayırlı çocuk.

Ergin: Olgunlaşmış, yetişmiş kimse.

Erginay: Olgunlaşmış, yetişmiş kimse.

Ergül: Yeni açan gül.

Erhan: Yiğit hükümdar.

Erim: 1.Bir şeyin erişebileceği uzaklık 2. Sevgi ve mutlu haber

Erin: Erginleşmiş kimse.

Erinç: Dirlik, rahat, huzur.

Erk: 1. Bir işi yapabilme gücü, kudret. 2. İstediğini yaptırabilme gücü, nüfuz. 3. Naz. 4. Sevgi. 5. İçtenlik.

Erkan: Yiğit, erkek soydan gelen kimse.

Erke: 1. İş başarma gücü. 2. Nazlı, serbest büyütülmüş çocuk.

Erkin: Hiçbir koşula bağlı olmayan, istediği gibi davranabilen, özgür.

Erman: Yiğit, kahraman, yürekli kimse.

Erol: "Yiğit ol, doğru ol" anlamında kullanılan bir ad.

Ersin: 1. "Amacına ulaşsın, kavuşsun" anlamında kullanılan bir ad. 2. "Sen yiğitsin, kahramansın" anlamında kullanılan bir ad.

Ertaç: Taç takınmış kimse.

Ertuğ: Savaşçı kimse.

Ertuğrul: Dürüst, doğru, yiğit kimse.

Eryiğit: Yiğit, korkusuz erkek.

Esat: Çok mesut, çok mutlu.

Esed: Aslan, gazanfer, cesur.

Esen: Sağlıklı, sağlam, rahat.

Eser: 1. Soğuk. 2. Sert esen rüzgâr. 3. Belirti, iz. 4. Ar. Yapıt.

Esvet: Siyah, kara.

Eşref: Çok onurlu, çok şerefli kimse.

Ethem: Edhem., Edhem. Karayağız

Eti: 1. Baba. 2. Küçük kardeş.

Evfa: Daha vefalı, cana yakın, sözünde duran.

Evliya: 1. Erenler, ermişler. 2. Koruyanlar, himaye edenler. 3. Allah’a yakın olanlar.

Evran: 1. Çok uzun boylu insan. 2. Kasırga, hortum. 3. Evren.

Evren: 1. Gök varlıklarının tümü, kâinat. 2. Ejder, ejderha. 3. Boylu boslu, yakışıklı. 4. Kahraman, yiğit. 5. Zaman.

Evşen: Eve mutluluk ve şenlik getiren kimse.

Eymen: 1. Daha uğurlu, daha bereketli. 2. Sağ tarafta olan.

Eyüp: 1. Çok ıstırap çeken kimse.2. Kuran’da adı geçen ve "sabırlı insan" örneği olarak gösterilen peygamber.

Ezel: Başlangıcı, öncesi olmayan geçmiş zaman, öncesizlik.

 

F Harfi

Fadıl: Fazıl.

Fahir: 1. Şanlı, şerefli, onurlu. 2. Övünen, iftihar eden. 3. Parlak, gösterişli, güzel.

Fahrettin: Dinin övünç kaynağı.

Fahri: 1. Onurla ilgili, onursal. 2. Yalnız onur için verilen karşılıksız hizmet.

Faik: Manevi yönden üstün olan, yüksek, yüce.

Falih: 1. Başarılı ve mutlu kimse. 2. Toprağı süren, eken kimse.

Faris: 1. Atlı, süvari. 2. İyi ata binen. 3. Anlayışlı, sevgili.

Faruk: 1. Haklıyı haksızdan ayıran, adaletli. 2. Keskin. 3. Hz. Ömer’in lakabı.

Fasih: Güzel, düzgün ve açık konuşan, konuşma yeteneği olan kimse.

Fatih: 1. Fetheden, zafer kazanan. 2. Açan, kapılar açan. 3. Osmanlı Padişahı II. Mehmet'in lakabı.

Fatin: Zeki, akıllı, anlayışlı, kavrayışlı kimse.

Faysal: 1. Keskin kılıç. 2. Hâkim. 3. Kesin hüküm, karar.

Fazıl: Erdemli.

Fazlı: Erdemli, üstün, iyiliksever.

Fazlullah: Allah’ın erdemi, üstünlüğü.

Fedai: 1. Yüksek bir ülkü uğrunda her türlü tehlikeyi göze alan kimse. 2. Bir kimseyi veya bir yeri koruyan, muhafız.

Fehim: Anlayışlı, zeki, akıllı kimse.

Fehmi: Anlayış, kavrayışla ilgili olan.

Felat: Susuz çöl.

Feramuş: Unutma, akıldan çıkma.

Feramuz: Kale muhafızı, koruyucusu.

Ferdal: Dalın tomurcuğu.

Ferdi: 1. Tek olan şey. 2. Fertle ilgili, bireysel.

Ferhan: 1. Sevinçli, neşeli. 2. Memnun.

Ferhat: 1. Güçlüğü yenip bir yeri ele geçiren. 2. Sevinç, neşe. 3. Ferhat ile Şirin efsanesindeki erkek kahramanın adı.

Feridun: 1. Eşi olmayan, tek. 2. İran'da Pişdâdiyan sülâlesinin hükümdarı (M.Ö. 750).

Ferit: Eşi benzeri olmayan, tek, eşsiz, üstün.

Ferkan: Güçlü, saygın bir soydan gelen kimse.

Ferman: 1. Buyruk, emir. 2. Tanrı buyruğu.

Ferruh: 1. Uğurlu, kutlu. 2. Aydınlık yüzlü.

Ferzan: Bilim ve hikmet.

Fethi: Fethetme, alma ile ilgili olan.

Fetih: 1. Açma. 2. Alma, zaptetme.

Fettah: 1. Üstün gelmiş, zafer kazanmış. 2. Fetheden, açan. 3. Allah'ın adlarındandır.

Fevzi: Kurtuluş, zafer ve üstünlükle ilgili olan.

Feyezan: Taşma, taşkın, seylap.

Feyyaz: 1. Bereket ve bolluk veren. 2. Allah.

Feyzullah: Allah’ın bereketi.

Feza: Gök.

Fırat: 1. Asurca. Geniş akarsu. 2. Far. Geçit veren, üstünden geçmeye uygun. 3. Türkiye ve Suriye’nin doğu bölgelerini sulayan, Irak’ı aşan, Dicle ırmağıyla birleşerek Basra körfezine dökülen büyük nehir.

Fikret: 1. Düşünce, fikir. 2. Zihin, akıl. 3. Kuruntu.

Fikri: Düşünülerek oluşturulan, fikirle ilgili.

Firuz: 1. Mutlu, sevinçli, uğurlu. 2. Bahtlı, talihli.

Fuat: Gönül, kalp, yürek.

Furkan: 1. İyi ile kötü, doğru ile yanlış arasındaki farkı gösteren her şey. 2. Kur'an-ı Kerim.

Fuzuli: 1. Faziletli, erdemli. 2. Boşboğaz, gereksiz işlerle uğraşan. 3. XVI. yy.'da yaşamış en büyük Divan Edebiyatı şairlerinden biri.

 

G Harfi

Gani: Zengin. Varlıklı.

Gaza: İslam dinini korumak veya yaymak amacıyla Müslüman olmayanlara karşı yapılan kutsal savaş.

Gazanfer: 1. İri aslan. 2. Yiğit, yürekli, kuvvetli adam.

Gazi: 1. Düşmanla savaşan veya savaş yapmış kimse. 2. Savaştan sağ ve zafer kazanmış olarak dönen kimse.

Gediz: 1. İçinde su birikmiş çukur. 2. Ege bölgesinde bir akarsu.

Gencal: Genç birisiyle evlen anlamında kullanılan bir ad.

Gencalp: Genç yiğit.

Gencay: Hilal, ayça.

Gencer: Gençer.

Genco: Genç sözcüğünden yapılmış bir ad.

Gençalp: Genç yiğit.

Gençay: Hilal, ayça.

Gençer: 1. Genç-er. 2. Toplantı, eğlenti.

Gerçek: 1. Doğru, dürüst. 2. Temel, başlıca, asıl doğayı yansıtan.

Gevheri: 1. Mücevherle ilgili. 2. Kuyumcu.

Gıyas: 1. Yardım. 2. Yardımcı kimse.

Giray: Eskiden Kırım hanlarının ve han ailesinden olan prenslerin kullandığı san.

Girgin: Herkesle çok çabuk yakınlık kuran, her işe girişen, sokulgan.

Göğem: 1. Yeşile çalar mor renk. 2. Bir çeşit yabani ekşi erik. 3. Yapraklanmış ekin.

Gökay: Mavi gözlü kimse.

Göker: Çok yiğit.

Gökbay: Mavi gözlü kimse.

Gökberk: Yeşil yaprak.

Gökcan: Mavi gözlü kimse.

Gökdeniz: Çakır gözlü kimse.

Gökhan: Eski Türklerde gök Tanrısı.

Gökmen: Sarışın, mavi gözlü kimse.

Göksel: Gökle ilgili, semavi.

Göksu: 1. Gökten inen su.2. Türkiye'nin çeşitli yerlerinde bulunan akarsuların genel adı.

Göksun: "Yüksel, yücel" anlamında kullanılan bir ad.

Göktan: Şafak vakti.

Göktuğ: Savaşmayı seven kimse.

Göktunç: Sağlam karakterli olan kimse.

Gönen: 1. "Mutlu ol, refaha kavuş, rahat et, sevin" anlamında kullanılan bir ad.2. "Yavrum, kuzum" anlamında sevgi belirten sözcük. 3. Bolluk, bereket.

Gönenç: Bolluk, rahatlık ve varlık içinde yaşama.

Görkem: 1. Gösteriş, heybet. 2. İyi gelişmiş, gürbüz.

Güçhan: Güçlü hükümdar.

Güçlü: 1. Gücü çok olan. 2. Etkili, önemli, nitelikli. 3. Şiddetli.

Gültekin: Güvenilir kimse.

Günalp: Güneş gibi aydınlım ve ışık saçan yiğit.

Günay: Güney, güneş gören yer.

Günberk: 1. Çok beyaz, temiz. 2. Ay ışığı

Güneri: Günün adamı, günün kişisi.

Güney: 1. Dört ana yönden biri, Kuzey Kutbu'na karşı olan. 2. Her zaman güneş alan yer.

Günkut: Günü kutlu ve mutlu geçen kimse.

Güntan: Tan vakti.

Güntekin: Güneş gibi ışık ve aydınlık saçan kimse.

Güral: Fazlaca kırmızı olan.

Güray: Etrafa çokça ışık ve aydınlık saçan.

Gürcan: Canlı, güçlü, kuvvetli kimse.

Gürdal: Soyu çok geniş olan kimse.

Gürkan: Canlı, kanlı kimse.

Güven: Korku, çekinme ve kuşku duymadan inanma ve bağlanma duygusu, sevinç, mutluluk.

Güvenç: 1. Güvenme duygusu. 2. Sevinçli. 3. Dayanak, arka, yardım.

 

H Harfi

Habbab: Seven, sevgili, dost.

Hadit: 1. Keskin. 2. Demir, çelik. 3. Sert, kavi olan. 4. Çabuk kavrayışlı, öfkeli, hiddetli, titiz. 5. Hudut ve sınır komşusu.

Hafız: 1.Kur'an'ı bütünüyle ezbere bilen kimse. 2. Koruyan, saklayan.

Hafi: Gizli, saklı.

Hakan: 1. Türk, Moğol ve Tatar hanları için "hükümdarlar hükümdarı" anlamında kullanılan bir unvan. 2. Osmanlı padişahlarına verilen unvan.

Hakem: Tarafların aralarındaki anlaşmazlığı çözmek için yetkili olarak seçtikleri ve üzerinde anlaştıkları kişi, yargıcı.

Haki: Yeşile çalan toprak rengi.

Hakim: 1. Bilge. 2. Her şeyi bilen (Tanrı).

Hakkı: Doğrulukla, hakla ve adaletle ilgili.

Haldun: Sonsuz olan, ebedî olan.

Halife: 1. Birinin yerine geçen kimse. 2. Hz. Muhammed'in vekili ve dünyadaki Müslümanların başı olan kimse.

Halil: Sadık, samimi, dost.

Halim: 1. Yumuşak huylu, sert olmayan. 2. Allah’ın adlarındandır.

Halis: 1. Karışık olmayan, saf, katışıksız. 2. İçten, samimi.

Halit: Sürekli, sonsuz, ebedî.

Haluk: İyi ahlak sahibi, iyi huylu, geçimli kimse.

Hamdi: Allah’ı övmeyle, Allah’a şükretmekle ilgili.

Hamdullah: Allah’ın övgüsü.

Hamit: 1. Övülmeye değer. 2. Allah'ın adlarındandır. 3. Hamdeden, şükreden.

Hamza: 1. Aslan, güçlü adam. 2. İslam tarihinde Hz. Muhammed'in amcası.

Han: 1. Eski Türklerde kağana bağlı veya kendi başına buyruk, ikinci derecede bir devlet başkanı. 2. Osmanlı Padişahlarının adlarının sonuna getirilen san.

Hanefi: Hanefi mezhebinden olan kimse.

Hanif: 1. İslam dinine sımsıkı bağlı olan kimse. 2. İslamiyetten önce tek Tanrı'ya inanan.

Harun: 1. Parlayan. 2. Hz. Musa'nın ağabeyi.

Hasan: 1. Güzel. 2. İyi ve hayırlı iş.

Haseki: Osmanlı Devleti'nde bir görevde eskimiş olanlara verilen unvan.

Haslet: İnsanın yaradılışındaki huyu, doğası.

Haşim: 1. Kıran, ezen, parçalayan. 2. Ekmek doğrayan.

Haşmet: 1. Büyüklük, görkem. 2. Kibarlık, nezaket. 3. Alçak gönüllülük.

Hatem: 1. Mühür. 2. Cömert. 3. Son, en son, sonuncu.

Hatip: 1. Güzel, düzgün. 2. Bir topluluk karşısında etkili konuşan kimse. 3. Camide hutbe okuyan kimse.

Hattâb: Çok güzel konuşan ve nasihat eden.

Hayalî: 1. Hayal niteliğinde veya hayal ürünü olan, düşsel, imgesel. 2. Karagöz oynatan kimse, karagözcü.

Haydar: 1. Aslan. 2. Cesur, yiğit kimse. 3. Hz.Ali’nin lakabı.

Hayrani: Hayranlık, şaşkınlık.

Hayrettin: Dinin hayırlısı.

Hayri: Hayır ve iyilikle ilgili, uğurlu ve kutlu.

Hazar: Barış ve güven.

Hazım: Sindiren, sindirici kimse.

Hemdem: Birlikte yaşayan, arkadaş.

Hıfzı: 1. Saklama, koruma ile ilgili. 2. Ezberleme, akılda tutma.

Hızır: Halk inanışlarına göre ölümsüzlüğe kavuşmuş olduğuna inanılan ulu kimse.

Hicabi: Utanmayla ilgili.

Hidayet: 1. Hak yolunu, doğru yolu gösterme. 2. Hak yolu, doğru yol.

Hikmet: 1. Bilgelik. 2. Neden, gizli neden. 3. Allah’ın insanlarca anlaşılamayan amacı. 4. Özlü söz, vecize.

Hilmi: Yumuşak huylu, nazik, ince kimse.

Himmet: 1. Gayret, emek, çaba. 2. Yüksek irade. 3. Yardım, kayırma. 4. Kutsal sayılan bir kişi tarafından yapılan etki.

Hira: Hz. Muhammed’in (S.A.V) peygamberlik görevini aldığı Suudi Arabistan’daki Hira Dağı.

Hişam: Haya eden, utanan.

Hud: 1. Büyüklük. 2. Çok hürmet. 3. Bir Peygamber ismi.

Hulûsi: 1. Saf halis, içi temiz. 2. İçten, candan.

Hurşid: Güneş.

Hüccet: 1. Seçkin âlimlere verilen san. 2. Delil, kanıt.

Hüdavendigâr: Hudavendigâr. 1. Amir, hâkim. 2. Osmanlı Padişahı I. Murat’ın sanı.

Hüdayi: Hudayi

Hümayun: 1. Kutlu, kutsal. 2. Padişaha özgü, hükümdarla ilgili.

Hüsamettin: Dinin keskin kılıcı.

Hüseyin: Küçük sevgili.

Hüsrev: Hükümdar, padişah.

 

I Harfi

Ildır: 1. Parıltı, parlayış. 2. Alacakaranlık. 3. Ege denizi kıyısında Karaburun Yarımadasının batısında arkeolojik nitelikte bir köy.

Ildız: 1. Yıldız. 2. Gün dönümünden on gün önceki gün.

Ilgar: 1. Çok çabuk, hızlı. 2. Hücum, akın. 3. Verilen söz. 4. Havanın parlak, açık olması. 5. Öfke.

Ilgaz: 1. Atın dört nala koşması. 2. Hücum, akın.

Ilıcan: Sıcakkanlı kimse.

Ira: 1. Öz yapı, karakter. 2. Yüz, çehre, görünüş.

Irız: Cesur, yiğit.

Işıker: Aydın, ileri görüşlü kimse.

Işıkhan: Aydın, ileri görüşlü hükümdar.

Işıltan: Sabahın ilk aydınlığı.

Işıman: Parlak, aydınlık yüzlü kimse.

Işıner: Yüzü ay gibi parlak kimse.

Işınkan: Yüzü ay gibi parlak bir soydan gelen kimse.

Işkın: Filiz, sürgün.

 

İ Harfi

İbrahim: İnananların, halkların babası.

İdris: 1. Meyvesi hoş kokulu, kerestesi güzel bir kiraz türü. 2. Kur’an-ı Kerim’de adı geçen, ilk kez giysi dikip giydiği için terzilerin, ilk kez kalem kullandığı için yazarların piri sayılan İdris Peygamberin adı.

İhlas: 1. Temiz, doğru sevgi. 2. Gönülden gelen dostluk, içtenlik, bağlılık.

İhsan: 1. İyilik etme, iyilik. 2. Bağış, bağışlama. 3. Bağışlanan şey.

İhvan: 1. Sadık, candan dostlar. 2. Bir tarikata mensup kişiler.

İkrime: Kerem sahibi, cömert.

İlbay: Vali.

İlbey: Memleketin, ülkenin hükümdarı.

İlbilge: Ülkenin en bilge kişisi.

İldeniz: Ülkenin denizi.

İlham: 1. İçe, gönle doğma, esin. 2. İçe, gönle doğan şey. 3. Allah’ın Peygamberlerin yüreğine doğdurduğu Tanrısal âleme özgü duygu ve düşünceler.

İlhami: İçe, gönle doğan duygularla, düşüncelerle, esinle ilgili.

İlhan: 1. Hükümdar, imparator. 2. Eskiden Moğol İmparatorlarına verilen san.

İlkay: Ayın hilal durumu, yeni ay.

İlker: İlk doğan erkek çocuklara verilen adlardan biri.

İlkut: Ülkenin kutlusu, mutlusu, uğurlusu.

İlkutlu: Ülkenin kutlusu, saygın kimsesi.

İltekin: Ülkenin tek ve eşsiz insanı.

İlter: Yurdu koruyan, gözeten, yurtsever kimse.

İlyas: 1. Kutsal kitaplarda adı geçen, yağmurlara hükmeden İsrail Peygamberi. 2. Mersin ağacı.

İmadettin: Dinin direği.

İmam: 1. En önde bulunan, önder. 2. Namazda kendisine uyulan kimse. 3. Müslümanlıkta mezhep kuran kimse. 4. Halife olan kimse.

İmer: Çok zengin, varlıklı.

İnal: Kendisine inanılan, güvenilen kimse.

İnan: Bir kimse veya şeyin doğruluğunu, büyüklüğünü ve gücünü sarsılmaz bir duygu ile benimseme, iman.

İnanç: 1. Bir düşünceye gönülden bağlılık. 2. Allah’a, bir dine inanma, iman. 3. Güven ve inanma duygusu.

İnayetullah: Allah'ın lütfu, ihsanı.

İrfan: 1. Bilme, anlama. 2. Kültür, ekin. 3. Tasavvufta evrenin sırlarını bilme gücü.

İsa: 1. Allah’ın yarlıgaması, mağfireti. 2. Dört büyük Peygamberden Hristiyanlığın kurucusu, doğumu Türkiye’de ve Batı’da takvim başlangıcı sayılan peygamber.

İshak: 1. Gülen. 2. Kutsal kitaplarda adı geçen İbrani peygamberi.

İskender: 1. Padişah.2. M.Ö. 356-323 arasında yaşayan, Yunanistan, İran, Anadolu, Suriye ve Hindistan’ı ele geçirmiş olan büyük kumandan.

İslam: 1. Hz. Muhammed´in yaydığı din, Müslümanlık. 2. Müslüman dininden olan kimse, Müslüman.

İsmail: 1. Tanrı'yı işiten. 2. Kutsal kitaplarda adı geçen, İbrahim Peygamberin oğlu olan İbrani peygamberi.

İsmet: 1. Masumluk, günahsızlık, temizlik. 2. Haramdan çekinme, namus.

İşcan: Çalışkan, becerikli, iş bilen.

İzgü: 1. İyi, güzel.2. Akıllı, adaletli.

İzzet: 1. Değer, kıymet. 2. Yücelik, ululuk. 3. Güç, kuvvet. 4. Saygı, ikram.

 

J Harfi

Jerfi: Derinlik. Derin deniz.

 

K Harfi

Kaan: Kağan. 1. Hanların hanı, hükümdar. 2. Tarihte Çin ve Moğol hükümdarlarına verilen ad.

Kabil: 1. Kabul eden, kabul edici. 2. Hz. Âdem'in oğlu.

Kadem: 1. Uğur. 2. Ayak.

Kadir: 1. Kuvvetli, güçlü, kudret sahibi. 2. Değer, onur, kıymet, şeref.3. Allah’ın adlarındandır.

Kadri: Değer, kıymet, onurla ilgili.

Kağan: 1. Hanların hanı, hükümdar. 2. Tarihte Çin ve Moğol hükümdarlarına verilen ad.

Kahraman: 1. Yiğit, cesur. 2. Bir olayın, serüvenin başlıca kişisi. 3. Sessiz, yumuşak kimse.

Kaim: 1. Birinin yerine geçen. 2. Bir işte sebat eden, direnen. 3. Ayakta duran.

Kalender: Gösterişsiz, sade yaşamaktan yana olan alçak gönüllü kimse.

Kanat: 1. Kuşlarda ve böceklerde uçmayı sağlayan organ. 2. Yan, taraf.

Kandemir: Güçlü soydan gelen kimse.

Kaner: Soyu yiğit olsn kimse.

Kansu: Soyu su gibi saf ve temiz olan.

Kaplan: Kedigillerden, enine siyah çizgili, koyu sarı postu olan çevik ve yırtıcı hayvan.

Karaca: 1. Geyikgillerden, boynuzları küçük ve çatallı bir av hayvanı. 2. Esmer.

Karacabey: 1. Esmer bey. 2. Kahramanlığıyla ün salmış bir Türk komutanı.

Karacan: Esmer kimse.

Karahan: Tarihte bazı kavimlerde hanlara verilen san.

Karan: 1. Kahraman, yürekli. 2. Karanlık.

Karanalp: Kara yağız, kahraman yiğit.

Karatay: Anadolu Selçuklu devlet adamı.

Karin: 1. Yakın. 2. Nail olan. 3. Hısım komşu. 4. Mabeynci.

Kartal: Kartalgillerden, çok güçlü, iri, yırtıcı kuş.

Kartay: Yaşlı, pir.

Karun: Çok zengin kimse.

Kasım: 1. Ayıran, bölen, taksim eden. 2. Kırıcı, ezici, ufaltıcı.

Kavi: Dayanıklı, güçlü, zorlu olan.

Kaya: Büyük ve sert taş kütlesi.

Kayahan: Kaya gibi güçlü hükümdar.

Kayatürk: Kaya gibi sert Türk.

Kayhan: Kayıhan.

Kayıhan: Güçlü hükümdar.

Kaynak: 1. Bir suyun çıktığı yer. 2. Neşe, sevinç. 3. Eğlendirici, neşeli kimse.

Kayra: Büyük bir kimseden gelen iyilik, ihsan.

Kayran: 1. Orman içindeki ağaçsız alan. 2. Kayan yer. 3. İnce çakıllı, kumlu toprak.

Kâzım: Öfkesini, hırsını yenebilen kimse.

Keleş: 1. Güzel, yakışıklı kimse. 2. Yiğit, cesur, bahadır.

Kemal: 1. Bilgi ve erdem bakımından olgunluk, yetkinlik, erginlik, eksiksizlik. 2. En yüksek değer.

Kenan: 1. Vaat edilmiş ülke.2. Cennet.3. Hazreti Yakup'un ülkesi, Filistin.

Kenter: Şehirli, kentli.

Kerami: 1. Cömertlere, eli açıklara özgü. 2. Soylular, ulular, şereflilerle ilgili.

Kerem: 1. Soyluluk. 2. Cömertlik, el açıklığı, bağış.

Keremşah: Eli açık, cömert şah.

Kerim: 1. Cömert, eli açık. 2. Ulu, büyük.

Keşşaf: Bilinmeyen çok önemli bir şeyi keşfeden.

Kılıç: Uzun, düz veya eğri, ucu sivri, bir veya her iki yüzü keskin, kın içinde bele takılan, çelikten silah.

Kılıçalp: Kılıç gibi keskin yiğit.

Kılıçhan: Kılıç gibi keskin hükümdar.

Kıraç: Bitek olmayan, verimsiz veya sulanmayan yer.

Kırca: 1. Dolu. 2. Ufak ve sert taneli kar. 3. Bora, rüzgârla karışık yağmur.

Kırdar: Ölçülü davranış, sakınganlık.

Kırhan: Yaşlı, ak sakallı hükümdar.

Kıvanç: Övünç, iftihar.

Kiram: 1. Soylular. 2. Eli açıklar, cömertler.

Kor: 1. İyice yanarak ateş durumuna gelmiş kömür veya odun parçası. 2. Kırmızı. 3. Sıra, dizi, altın dizisi. 4. Dere.

Koralp: Ateşli, canlı, hareketli yiğit.

Koray: Ateşli, canlı, hareketli kimse.

Korcan: Ateşli, canlı, hareketli kimse.

Korel: Ateşli, canlı, hareketli kimse.

Korhan: Ateşli, canlı, güçlü hükümdar.

Korkut: 1. Büyük dolu tanesi. 2. Cin, şeytan gibi hayalî yaratıklar. 3. Korkusuz, yavuz, heybetli.

Kortan: Ateşli, canlı, hareketli kimse.

Kök: 1. Dar ve derin dere. 2. Gürbüz, sağlıklı. 3. Gök. 4. Asıl, kök, köken

Köker: Köklü soydan gelen kimse.

Köksal: "Kökünü derinlemesine sal, soyun genişlesin" anlamında kullanılan bir ad.

Kubat: Kaba, şişman, biçimsiz.

Kubilay: Ünlü bir hükümdar.

Kuddusi: Kutsal niteliklere ulaşmış olan kimse.

Kudret: 1. Güç, kuvvet. 2. Allah'ın gücü. 3. Varlık, zenginlik. 4. Allah yapısı. 5. Yetenek

Kunt: Ağır, kalın, dayanıklı ve sağlam.

Kurtuluş: Tehlikeli veya kötü bir durumdan kurtulma.

Kutan: 1. Saban. 2. Saka kuşu.

Kutay: 1. Kutlu, uğurlu ay. 2. İpek, ipekli kumaş.

Kutlay: Kutlu, uğurlu ay.

Kutlu: Uğurlu, kutsal, mutlu.

Kuzey: 1. Sağını doğuya, solunu batıya veren kimsenin tam karşısına düşen yön, dört ana yönden biri, şimal, güney karşıtı. 2. Bulunduğu noktaya göre kuzeyde kalan yer.

Kürşat: 1. Yiğit, alp.2. Göktürk prenslerinden birinin adı.

 

L Harfi

Laçin: 1. Yiğit adam. 2. Kartal. 3. Şahin. 4. Atmaca.

Lami: Parıldayan, parlak, parıltılı.

Lâtif: 1. Hoş, narin, şirin. 2. Yumuşak, nazik. 3. Tanrı adlarındandır

Lema: Parıltı, parlayış.

Lemi: Parlak, parıldayan.

Levent: 1. Boylu boslu yakışıklı kimse. 2. Osmanlı donanmasında ve kıyılarda görev yapan asker sınıfı. 3. Yiğit denizci.

Lider: Önder, şef.

Lokman: Doğru ve adaletli davranan kimse.

Lut: 1. Ürdün ve İsrail arasındaki büyük bir gölün adı. 2. Hz. İbrahim'in yeğeni olan peygamberin adı.

Lütfi: 1. İyilik ve güzellikle ilgili. 2. İhsan, bağışla ilgili.

Lütfullah: Çok övülmüş, methedilmiş.

 

M Harfi

Macit: Şan ve şeref sahibi kimse.

Mahdum: Oğul.

Mahir: Hünerli, becerikli, elinden iş gelen kimse.

Mahmur: 1. Sarhoşluğun verdiği sersemlik. 2. Uyku basmış göz, baygın göz.

Mahmut: Övülmüş, övülmeye değer.

Mahsun: Güçlendirilmiş, güçlü.

Mahzun: Üzgün.

Malik: Bir şeye sahip, bir şeyi olan.

Malkoç: Kale muhafızı, koruyucu.

Manço: Manda yavrusu.

Mazhar: Bir şeyin ortaya çıktığı, göründüğü yer veya kimse. Bir iyiliğe erişmiş, erişen (kimse).

Mazlum: 1. Sessiz, sakin, yumuşak kimse. 2. Zulüm görmüş.

Mecit: 1. Büyük, ulu. 2. Şan ve şeref sahibi. 3. Tanrının adlarındandır.

Mecnun: 1. Çılgın, deli, divane. 2. Çılgınca seven, tutkun.

Medeni: 1. Uygar. 2. Şehirli, şehir halkından olan. 3. Terbiyeli, görgülü, kibar, ince.

Mehdi: Doğru yolu bulan, hidayete eren.

Mehmet: 1. Övülmüş. 2. Hz. Muhammed'in (S.A.V) adlarından biri.

Melih: Güzel, şirin, sevimli.

Melik: 1. Hükümdar, hakan. 2. Tanrı adlarındandır.

Memun: Korkusuz, tehlikesiz, sağlam.

Mengü: Ölümsüz, sonsuz, ebedîleştirilmiş.

Mercan: 1. Tropik ve ılık denizlerde yaşayan, geniş resifler oluşturan, mercanlar sınıfının örneği olan, kırmızı kalker iskeletli hayvan. 2. Bu hayvanın iskeletinden elde edilen ve süs eşyaları yapımında kullanılan madde. 3. Açık kırmızı renkte bir balık türü.

Merdan: Erkekler, yiğitler, mertler.

Meriç: Kuş iskeleti.

Merih: 1. Ateş rengi. 2. Güneş sistemini oluşturan dokuz gezegenden biri.

Mert: 1. Erkek. 2. Özü sözü doğru olan.

Mertel: Özü sözü doğru kimse.

Mertol: "Sözünün eri ol, verdiğin sözü tut" anlamında kullanılan bir ad.

Mervan: 1. Üzüm Çubuğunu Bağladıkları Ağaç. 2. Emevilerin Mervan kolunun adı.

Mestan: 1. Savruk kimse. 2. Sarhoşlar.

Mete: Büyük Türk-Hun İmparatoru.

Metin: Sağlam, dayanıklı, güçlü.

Mikail: Dört büyük melekten rızkları bölüştürmekle görevli olanı.

Mir: Baş, amir, bey.

Miraç: 1. Yükselme, çıkma. 2. Hz. Muhammet'in göğe yükselmesi.

Mirkelam: Güzel, nazik konuşan kimse.

Mirza: 1. İranlılara özgü "beyzade" anlamında bir soyluluk sanı. 2. Bir yıldızın adı.

Mithat: Övme, methetme.

Muammer: Ömür süren, yaşayan, yaşamış.

Muhammet: 1. Övülmüş. 2. Hz. Muhammed'in adlarından biri.

Muharrem: 1. Haram kılınmış. 2. Ay takviminin birinci ayı, aşure ayı.

Muhlis: 1. Katkısız, halis. 2. İçten, samimi, dost canlısı.

Muhsin: İyilikte, bağışta bulunan, ihsan eden.

Muhtar: 1. Seçilmiş, seçkin. 2. Davranışlarında özgür olan, dilediğini yapan. 3. Köy ya da mahalle işlerine bakmak için halkın seçtiği kimse.

Muktedir: Gücü yeten, güçlü, iktidarlı.

Murat: 1. İstek, dilek, arzu. 2. Amaç.

Musa: 1. Musevi dininin kurucusu, İsrail peygamberi ve kanun koyucusu. 2. Bir vasiyeti yerine getirmekle görevli kimse.

Musap: Başına bir kötülük, felaket gelmiş olan.

Muslih: İyileştiren, düzelten, ıslah eden.

Mustafa: 1. Seçilmiş, seçkin. 2. Hz. Muhammed'in adlarından.

Mustafa: 1. Seçilmiş, seçkin. 2. Hz. Muhammed'in (S.A.V) adlarından.

Mutasım: Günahtan çekinen.

Mutlu: Mutluluğa ermiş olan, mesut.

Mübarek: 1. Bereketli. 2. Uğurlu, hayırlı, kutlu.

Mücahit: Din uğruna savaşan, uğraşan, savaşçı.

Müjdat: Müjdeler, sevinçli haberler.

Mükerrem: Saygıdeğer, sayılan, aziz.

Mülâyim: 1. Uygun. 2. Yumuşak huylu, sakin kimse.

Mümin: 1. Tanımış, iman etmiş. 2. İslam dinine inanmış, Müslüman.

Mümtaz: 1. Ayrı tutulmuş, üstün tutulmuş. 2. Seçkin.

Müren: Irmak, nehir, akarsu.

Mürsel: 1. Gönderilmiş, yollanmış. 2. Peygamber.

Mürselin: 1. Peygamberler. 2. Allah tarafından insanların doğru yola çıkarılmaları için gönderilen elçiler.

Müşfik: 1. Sevecen, şefkatli.2. Acıyan.

Müşir: 1. Haber veren, bildiren. 2. Emir ve işaret eden.

Müştak: Özleyen, göreceği gelen, can atan.

Müzahir: Yardım eden, yardımcı.

 

N Harfi

Nabi: 1. Haberci, haber veren. 2. Yerden çıkıp fışkıran, kaynayan, akan. 3. Yüksek, yüce.

Naci: 1. Kurtulan, selamete kavuşan. 2. Cehennemden kurtulmuş, cennetlik.

Nadi: 1. Haykıran, çağıran. 2. Meclis, toplantı.

Nadim: Namlı, ünlü.

Nadir: Seyrek, az bulunur.

Nafi: 1. Yararlı, kârlı. 2. Tanrı adlarındandır.3. Yok eden, ortadan kaldıran, süren.

Nafiz: 1. Delip geçen. 2. İçe işleyen, giren. 3. Etkili, sözü geçen.

Nahit: 1. Zühre, Venüs gezegeni. 2. Ar. Ergenliğe erişmiş

Nail: Muradına eren, kazanmış, ele geçirmiş.

Naim: 1. Bolluk, varlık içinde yaşayış. 2. Cennetin bir bölümü.

Naki: 1. Temiz, pak. 2. Çok ince, çok güzel, arif.

Namık: Yazıcı, yazar, kâtip.

Nami: Ünlü, namlı, şöhretli.

Narter: Cesur, yürekli kimse.

Nas: İnsanlar, halk, herkes.

Nasır: Yardımcı, yardım eden.

Nasrettin: Dine yardımı dokunan kimse, yardımcı.

Nasrullah: Allah'ın yardımı.

Nasuh: 1. Öğütçü, öğüt veren. 2. Temiz, saf.

Nasuhi: Bozulmaz biçimde tövbe eden.

Naşit: Şiir okuyan, şiir söyleyen, şiir yazan.

Nazım: 1. Düzenleyen, tanzim eden. 2. Manzum yazan.

Nazif: Temiz, pak.

Nazmi: 1. Nazımla, sözle, şiirle ilgili. 2. Sıralı, tertipli.

Nebi: 1. Haberci. 2. Peygamber.

Nebil: 1. Yüksek nitelikli ve onurlu. 2. Akıllı, anlayışlı. 3. Bilgili ve erdemli.

Necat: Kurtuluş, kurtulma.

Necati: Kurtulmuş.

Necdet: Kahramanlık, yiğitlik, kuvvetli ve gözü pek olma.

Necmettin: 1. Dinin yıldızı. 2. Erkek adı.

Necmi: Yıldızlarla ilgili, yıldızlara ait.

Nedim: 1. Sohbet arkadaşı. 2. Güzel öykü anlatan, tatlı konuşan.

Nedret: Azlık, seyreklik, az bulunma.

Nefi: Yararlı.

Nehar: Gündüz.

Nejat: 1. Soy, nesil. 2. Doğa, yaradılış, yapı.

Nesimi: Yumuşak huylu.

Neşat: Sevinç, keyif, neşe, şenlik.

Neşet: Meydana gelme, oluşma.

Nevfel: 1. Deniz. 2. Leyla ile Mecnun hikâyesindeki Mecnun'un adı.

Nevzat: Yeni doğmuş, yeni doğan çocuk.

Neyzen: Ney çalan kimse.

Nezih: 1. Temiz, lekesiz, masum. 2. Rahat ve huzur veren.3. Güzel, kibar.

Nezir: 1. Kendini Tanrı'ya ve ibadete adayan. 2. Bir dilekte bulunan, adak adayan.

Nihat: Doğa, huy, yaradılış.

Niyazi: Yalvaran, niyaz eden.

Nizam: 1. Kural. 2. Düzen, tertip, sıra. 3. Kanun.

Nogay: 1. Köpek.2. Kafkasya'da yaşayan bir Türk kavmi.

Nova: Parlaklığı birdenbire artan, patlamalı değişen yıldız.

Noyan: 1. Başkomutan. 2. Bey.

Nuh: 1. Ağlama.2. İnanışa göre, üçüncü peygamber olup tufanda bütün canlılardan birer çift alarak bir gemide kurtulmuştur.

Numan: 1. Kan. 2. Gelincik.

Nuralp: Parlak, ışıklı, aydınlık yiğit.

Nuri: Işıklı, aydınlık.

Nurkan: Temiz, aydınlık soydan gelen kimse.

Nüvit: Müjde, iyi haber.

O Harfi

Oben: O, benim anlamında kullanılan bir ad.

Obuz: Su kaynağı.

Odhan: Ateşli hükümdar.

Oder: Ateş gibi canlı, coşkulu, hareketli kimse.

Oflaz: 1. İyi, güzel, eksiksiz, tam. 2. Gürbüz, yakışıklı, güzel giyinen. 3. Becerikli. 4. Eflatun rengi. 5. İşe yarar.

Ogan: 1. Tanrı. 2. Güçlü, kuvvetli.

Ogün: Anımsanan, belirli bir günde doğan kimse.

Oğan: 1. Tanrı. 2. Güçlü, kuvvetli.

Oğul: 1. Erkek evlat. 2. Yavru. 3. Kovandan çıkan arı topluluğu.

Oğulcan: Çok sevgili çocuk.

Oğur: 1. Uğur. 2. Samimi, içten dost. 3. Bir şey yapabilmek için ele geçen zaman veya elverişli durum.

Oğuz: 1. Sağlam, gürbüz, güçlü delikanlı. 2. Temiz kalpli dost, iyi arkadaş. 3. Kır adamı, köylü. 4. Saf, deneyimsiz kimse. 5. Türklerin en büyük boylarından birinin ve bu boydan olan kimselerin adı.

Oğuzhan: Güçlü, kuvvetli hükümdar.

Okan: Anlayışlı.

Okay: 1. Satürn gezegeni. 2. Beğenme.

Okbay: Ok atıcısı.

Okcan: Canlı, hareketli, canı tez.

Okdemir: Güçlü, kuvvetli kimse.

Oker: Hızlı, canlı, hareketli kimse.

Oksal: Ok at anlamında kullanılan bir ad.

Oksu: Ok gibi güçlü ve su gibi temiz olan.

Oktar: Ok atan, okçu.

Oktay: Ok gibi güçlü olan eşsiz kimse.

Olcay: 1. Baht, talih, şans. 2. Bahtlı, talihli.

Olcayto: Bahtlı, şanslı, talihli.

Olgaç: Olgun, yetişkin, iyi gelişmiş.

Olgun: Bilgi, görgü ve hoşgörüsü gelişmiş insan.

Omaç: Hedef, amaç, gaye.

Omay: 1. Seçkin, seçilmiş. 2. Özet, öz.

Onat: 1. İyi, güzel, düzgün. 2. İyi yaradılışlı. 3. Doğru, dürüst, nitelikli. 4. Kolay.5. Uygun, münasip, yakışır. 6. İyi ahlâklı.

Onay: Uygun bulma, onaylama.

Ongu: 1. Gönül rahatlığı, mutluluk, sağlık. 2. Bayındırlık, gelişmişlik.

Ongun: 1. Eksiksiz, tam. 2. Verimli, bol. 3. Kutlu, uğurlu, beğenilen kimse. 4. Kurtulmuş, onmuş. 5. Gelişmiş, gürbüz. 6. Bayındır.

Onur: 1. İnsanın kendine karşı duyduğu saygı. 2. Başkalarının gösterdiği saygının dayandığı değer, şeref.

Onural: Şan ve şeref kazan anlamında kullanılan bir ad.

Onuralp: Onuruyla tanınmış yiğit.

Onurhan: Onurlu hükümdar.

Oray: 1. Ateş gibi kızıl renkli ay. 2. Şehirli, şehirde yaşayan.

Orbey: Bekçi muhafız.

Orçun: Ardıllar, halefler.

Orun: 1. Özel yer. 2. Önemli bir görevlinin çalıştığı yer, makam. 3. Gizli, habersiz. 4. Huy, yaradılış.

Orhan: Şehrin yöneticisi, hâkimi.

Orhun: Orta Asya Türklerinin kullandığı en eski yazı.

Orkun: Orta Asya Türklerinin kullandığı en eski yazı.

Orkut: Kutlu, uğurlu şehir.

Ortaç: 1. Tepe. 2. Mirasçı. 3. Veliaht.

Ortan: Ateş renginde kızıl tan.

Otay: Ateş renginde ay.

Ortun: Ortanca kardeş.

Ortunç: Ateş renginde tunç.

Osman: 1. Bir tür kuş veya ejderha.2. Hz. Muhammet'in damadı, üçüncü halife. 3. Osmanlı İmparatorluğu'nun kurucusu ve ilk hükümdarı.

Otay: Ateş renginde ay.

Oytun: 1. Kutsal, mübarek. 2. Beğenilen, güzel yer. 3. Alçak yer, ova.

Ozan: 1. Şiir yazan, şair. 2. Halk şairi. 3. Şakacı, güzel ve tatlı konuşan.

Ozgan: Öne geçen, kazanan, başarılı.

 

Ö Harfi

Öcal: Yapılan kötülüğün acısını çıkar, öcünü al anlamında kullanılan bir ad.

Ödül: 1. Bir başarı karşılığında verilen armağan, mükâfat. 2. Bir iyiliğe karşılık olarak verilen armağan.

Öğe: 1. Çok akıllı. 2. Yaşlı kimse. 3. Bir ulusun büyüğü, ileri geleni. 4. Hekim. 5. Ün, şöhret.

Öğet: 1. Beğenilen, aranılan, övülen.2. İyi, güzel.

Öğün: 1. Zaman, vakit. 2. Kez, defa. 3. Önde, ileride olan.

Öğünç: Övünmeye yol açan, övünülecek şey.

Öğüş: Çok, fazla.

Öğüt: Bir kimseye yapması veya yapmaması gereken şeyler için söylenen söz.

Öker: Akıllı kimse.

Ökkeş: Erkek örümcek.

Ökmen: Akıllı, zeki, bilgili kimse.

Öktem: 1. Güçlü. 2. Onurlu.

Ökten: 1. Akıllı, bilgili.2. Kahraman, cesur.

Ömer: 1. Yaşama, yaşayış, hayat, canlılık. 2. İkinci halife.

Ömür: Yaşama, yaşayış, hayat.

Ömürcan: Uzun ömürlü.

Önal: Üstün gel, başta ol anlamında kullanılan bir ad.

Önay: Ocak ayında doğan.

Öncü: 1. Kılavuz, rehber. 2. Önder. 3. Yeni bir görüş ve akım başlatan kimse.

Önder: 1. Bir topluluğa başkanlık eden kimse. 2. Önde giden, yol gösteren, kılavuz.

Önel: Bir işin tamamlanması için verilen süre, vade, mühlet.

Önen: Hak, adalet.

Öner: Önde gelen, başta gelen kimse.

Öney: Önde olan, önde gelen, üstün.

Önol: Başta gel, önde ol anlamında kullanılan bir ad.

Örsan: Yüce adı olan.

Örsel: Sel gibi çağlayan değerli kimse.

Övgü: Birini ya da bir şeyi övmek için söylenen söz veya yazılan yazı.

Övül: Başarılarınla, iyi niteliklerinle kendini beğendir, övgü kazan anlamında kullanılan bir ad.

Övünç: Övünmeye yol açan, övünülecek şey.

Öymen: Evcimen, evine bağlı kimse.

Özal: Özünü al, gerçeğini al anlamında kullanılan bir ad.

Özalp: Özünde yiğit olan kimse.

Özay: Özü ay gibi temiz, parlak, aydınlık olan kimse.

Özbay: Gerçekten zengin olan kimse.

Özbek: 1. Güçlü, cesur, korkusuz kimse. 2. Orta Asya’da yaşayan bir Türk boyu ve bu boydan gelen kimse.

Özbey: Gerçekten bey olan kimse.

Özbilge: Gerçekten bilgili olan kimse.

Özcan: Gerçekten dost olan kimse.

Özdemir: Özü demir gibi güçlü olan kimse.

Özden: 1. Özle, öz varlıkla, gerçekle ilgili. 2.İçten, candan, samimi.

Özer: Yiğit, doğru kimse.

Özen: 1.Bir işin elden geldiğince iyi olması için gösterilen çaba, itina, ihtimam.

Özgü: 1. Kutsal. 2. Özellikle birine veya bir şeye ait olan

Özgün: 1. Nitelikleri bakımından benzerlerinden ayrı ve üstün olan. 2. Yalnız kendine özgü bir nitelik taşıyan.

Özgür: 1. Kendi kendine hareket etme, davranma, karar verme gücü olan. 2. Tutuklu olmayan, hür. 3. Başkasının kölesi olmayan. 4. Bağımsız.

Özhan: Hükümdar soyundan gelen kimse.

Özkan: Temiz ve asil soydan gelen kimse.

Özmen: Özü sağlam, iyi kişilikli kimse.

Öztan: Gerçek aydınlık.

 

P Harfi

Pakalın: Dürüst, doğru, iyi tanınmış kimse.

Paker: Temiz, dürüst, iyi kimse.

Pamir: Orta Asya’da Tacikistan, Çin, Sincan Uygur Özerk sınırında bulunan lalenin ana vatanı olan ve Himalaya Dağlarının kuzey silsilelerini teşki eden sıra dağların adı.

Pars: Kedigillerden, genellikle Asya ve Afrika'nın sıcak bölgelerinde yaşayan, postu benekli, bazen de düz siyah, çevik, yırtıcı, etçil, memeli hayvan, leopar, panter.

Paşa: Osmanlı Devleti zamanında yüksek sivil memurlara ve albaydan üstün rütbede bulunan askerlere verilen unvan.

Payam: Badem.

Payidar: 1. Saygın, rütbeli. 2. Kalıcı.

Payiz: Güz, sonbahar. Yaşlılık.

Pekcan: 1. Sağlam, dayanıklı, güçlü. 2. Acılara ve sıkıntılara karşı dayanıklı.

Peker: 1. Sert+er, sert erkek. 2. Güçlü kimse. 3. Gözüpek, cesur yapılı.

Pekin: Üzerinde kuşku duyulmayan, kesinlikle bilinen, kesin.

Pertev: Işık, parlaklık.

Perver: Büyüten, yetiştiren, besleyen, koruyan, eğiten.

Peyami: 1. Çok içten ve doğru kimse. 2. Bilgi Veren, Toplayan. 3. Haberi olan, bilgili. 4. Haberle, bilgi ile ilgili. 5. Haber veren.

Peyda: Belli, açık, peydah.

Peyman: Yemin, ant.

Pir: Herhangi bir konuda, bir meslekte deneyim kazanmış, eskimiş kimse, guru.

Polat: 1. Çelik. 2. Güç, kuvvet.

Poyraz: 1. Kuzeydoğudan esen soğuk rüzgâr. 2. Kuzey yönü.

Pusat: 1. Araç. 2. Silah, zırh vb. savaş aracı.

 

R Harfi

Raci: 1. Yalvaran, rica eden. 2. Umutlu, umut veren.

Rafet: Acıma, esirgeme, merhamet etme.

Rahim: 1. Esirgeyen, acıyan, koruyan, merhametli. 2. Tanrı´nın adlarından.

Rahman: 1. Ayrım gözetmeksizin tüm canlılara merhamet eden, koruyan. 2. Tanrı’nın adlarından.

Raki: Namazda eğilen, rüku’ eden.

Ramazan: 1. Arabi ayların dokuzuncusu, oruç tutulan ay. 2. Bu ayda doğanlara verilen ad.

Rami: Ok, mermi vb. atan, kimse.

Ramiz: 1. Akıllı, zeki. 2. İşaretlerle, simgelerle gösteren.

Rasih: 1. Köklü, kök salan 2. Bilgisi çok geniş olan.

Rasim: Resim yapan, çizgi çizen kimse.

Raşit: Akıllı, doğru yola giden.

Rauf: 1. Esirgeyen, acıyan, çok merhametli. 2. Tanrı adlarından.

Recai: İsteyen, rica eden, yalvaran.

Recep: 1. Gösterişli, heybetli. 2. Arabi ayların yedincisi ve kutsal sayılan üç aylardan birincisi.

Refik: 1. Arkadaş, yoldaş. 2. Koca, eş. 3. Yardımcı.

Reha: 1. Kurtulma, kurtuluş. 2. Ar. Bolluk, genişlik, varlık.

Reis: Baş, başkan.

Remzi: İşaretle, simgeyle ilgili, simgeli, simgesel.

Renas: Yol bilen.

Resul: 1. Elçi. 2. Peygamber.

Reşat: Doğru yolda yürüme, Hak yolunda ilerleme.

Reva: Yakışır, yerinde, uygun.

Revan: Kız:  1. Yürüyen, giden, akan. 2. Ruh, can. Erkek:  1. Doğru yolu tutan. 2. İyi hareket eden, akıllı. 3. Ergin.

Rezzak: Abdürrezzak adının kısaltılmış biçimi.

Rıdvan: 1. Razı olma, hoşnutluk, memnuniyet. 2. Cennetin kapıcısı olan büyük melek.

Rıfat: Yükseklik, yücelik, büyüklük.

Rıfkı: Yumuşak huylu, yavaş, ağır kimse.

Rıza: Hoşnutluk, memnuniyet.

Ruhi: Ruhsal, ruhla ilgili.

Rüçhan: 1. Üstünlük, üstün olma. 2. Üstün tutma.

Rüstem: 1. Yiğit, kahraman. 2. İran'ın efsanevi ünlü pehlivanı ve savaşçısı.

Rüştü: 1. Doğru yolda olan kimse. 2. Akıllı, ergin.

Rüzgar: 1. Zaman, devir. 2. Dünya. 3. Yel.

 

S Harfi

Saadettin: 1. Dinin mutluluğu. 2. Dini uğurlu, kutlu kılan.

Sabahattin: Dinin güzelliği.

Sabri: Sabırlı, sabreden.

Sacit: Secde eden, alnını yere koyan.

Sadık: İçten bağlı, doğru, gerçek dost.

Sadri: Göğüsle ilgili, göğse ait.

Sadullah: Tanrının kutlu, talihli kıldığı kimse.

Sadun: Mübarek, kutlu, uğurlu.

Safa: 1. Gönül rahatlığı, rahatlık, kaygısız ve sakin olma. 2. Eğlence, zevk, neşe.

Saffet: Saflık, temizlik, arılık.

Sahir: 1. Geceleri uyumayan, uykusuz. 2. Büyücü.

Saim: Oruç tutan, oruçlu.

Sakıp: 1. Parlak, ışıklı. 2. Delen, delik açan.

Sakman: 1. Uyanık, akıllı kimse. 2. Sessiz, sakin kimse.

Salah: 1. Düzelme, iyileşme, iyilik. 2. Barış. 3. Dine olan bağlılık.

Saldıray: Düşmanı iyi gözle ve hemen saldır.

Salih: 1. Elverişli, iyi, uygun, yakışır. 2. Yetkisi, hakkı olan. 3. Dinin buyruklarına uygun harekette bulunan.

Salim: 1. Sağ, salim, sağlıklı. 2. Eksiksiz, kusursuz. 3. Korkusuz, emin.

Salman: Başıboş, serbest, özgür.

Samet: 1. Çok yüksek, ulu. 2. Kimseye ve hiçbir şeye muhtaç olmayan anlamında Tanrı adı.

Sami: Yüksek, yüce.

Samih: Cömert, eli açık.

Samim: Öz, asıl, iç, gönül.

Sanay: Ay gibi güzel, ayı anımsatacak kadar güzel.

Sancak: Alay bayrağı.

Sancar: 1. Kısa kama. 2. Saplayan, batıran, yenen.

Saner: Ünlü, tanınmış kimse.

Sargın: 1. Candan, içten, yürekten. 2. Çekici, cazibeli. 3. Kapalı, puslu hava. 4. İstekli, hevesli.

Sarp: 1. Çetin, sert, şiddetli. 2. Dik, çıkılması ve geçilmesi güç.

Sarper: Sert, güçlü erkek.

Savaş: 1. Silahlı çatışma. 2. Uğraşma, kavga, mücadele.

Saygın: Saygı gören, sayılan, hatırlı.

Seçen: İyiyi kötüden, güzeli çirkinden ayıran kimse.

Seçkin: Benzerleri arasında niteliklerinin yüksekliğiyle göze çarpan, üstün, seçilen.

Sedat: 1. Doğruluk, hatasızlık. 2. Doğru ve haklı şey.

Sefa: 1. Gönül rahatlığı, rahatlık, kaygısız ve sakin olma. 2. Eğlence, zevk, neşe.

Sefer: 1. Yolculuk. 2. Savaş.

Selahattin: Dinine bağlı kimse.

Selâmi: İyilik, barış ve rahatlıkla ilgili.

Selçuk: Güzel konuşma yeteneği olan, uz dilli.

Selek: 1. Eli açık, cömert. 2. Düzensiz, savruk.

Selim: Sağlam, kusursuz, doğru.

Selman: Barış içinde bulunma, huzur, erinç.

Semi: İşiten, işitme kuvveti olan.

Semih: Cömert, eli açık.

Semin: Çok değerli.

Serbay: Önder, lider, başta gelen.

Sercan: Sevgili, sevilen.

Serçin: 1. Seçme, seçkin olan. 2. Mekiğin parçalarından her biri.

Serdar: Askerin başı, kumandan, komutan.

Sergen: 1. Raf. 2. Vitrin. 3. Tepelerdeki düzlük yerler. 4. Yorgun, perişan.

Serhan: Baş kağan, baş hükümdar.

Serhat: Sınır, hudut.

Serkan: Asil bir soydan gelen kimse.

Serkut: Mutlu, talihli, kutlu insan.

Sertaç: Baş tacı, çok sevilen, sayılan kimse.

Sertuğ: Padişahların ve vezirlerin başlarına taktıkları başlıkların ön tarafında bulunan tüy veya püskül biçimindeki süs.

Server: Baş, başkan, reis, ulu.

Servet: Zenginlik, varlık.

Settar: 1. Örten. 2. Ayıplan örten, bağışlayan anlamında Tanrı adı.

Seva: Beraber olma. Beraberlik. Denk. Eşitlik.

Seyfettin: Dinin kılıcı, dinin askeri.

Seyfi: 1. Kılıçla ilgili, askerliğe ait. 2. Kılıç biçiminde. 3. Asker zümresi.

Seyfullah: Allah'ın kılıcı, askeri.

Seyit: 1. Bir topluluğun ileri gelen kişisi. 2. Hz. Muhammed´in soyundan olan kimse.

Seymen: Seğmen

Seyyid: 1.Efendi. 2.Bir topluluğun ileri gelen kişisi. 3.Hz. Muhammed´in (s.a.v) soyundan olan kimse. Temiz ve fazilet sâhibi Müslüman zât.

Sezai: Uygun, yaraşır, münasip.

Sezek: Duygulu, hassas, anlayışlı.

Sezer: Duygulu, hisli, anlayışlı.

Sezgen: Sezgili, hisseden, duyan.

Sezgin: Sezme yeteneği olan, duygulu, anlayışlı.

Sezmen: Sezen, anlayan kimse.

Sıddık: Hiç yalan söylemeyen, doğru konuşan, sözünün eri.

Sıtkı: İçi, yüreği temiz, doğru kimse.

Simavi: Yüz, çehre, beniz ile ilgili.

Sinan: Mızrak, süngü.

Somer: Doğru ve güçlü kimse.

Sonat: Bir veya iki çalgı için yazılmış, üç veya dört bölümden oluşan müzik yapıtı.

Soner: Son doğan erkek çocuk.

Songur: 1. Şahin. 2. Ağır, hantal.

Soydan: Soylu bir aileden gelen, soylu.

Soykan: Asil, soylu kimse.

Soylu: İyi tanınmış, köklü bir aileden gelen kimse.

Soysal: Soyun genişlesin, yayılsın anlamında kullanılan bir ad.

Sökmen: 1. Yiğitlere verilen san. 2. Selçuklulara bağlı Hasankeyf Artuklu Beyliği'nin kurucusunun adı.

Sözen: Güzel konuşan, söylev veren, hatip.

Sözer: Sözünde duran kimse.

Suavi: Herkesin işine koşan, yardım eden.

Sunal: Sunma, sunuş ile ilgili.

Sunar: Saygılı bir biçimde verir, takdim eder anlamında kullanılan bir ad.

Sunay: Ay gibi parlak olan, parıltı veren.

Süha: Büyükayı yıldız kümesinden en küçük yıldız.

Süheyl: Güney yarımküresinde yer alan parlak yıldız.

Süleyman: 1. Huzur, sükûn.2. Kur’an-ı Kerim'de adı geçen peygamberlerden biri.

 

Ş Harfi

Şaban: Arabi ayların sekizincisi, ramazandan önce gelen ay.

Şadi: Memnunluk, sevinç, gönül ferahlığı.

Şafak: Güneş doğmadan az önce beliren aydınlık.

Şahan: Şahin

Şahap: 1. Kıvılcım. 2. Akan yıldız. 3. Cesur, yürekli kimse.

Şahin: Oldukça büyük boylu, yırtıcı kuş.

Şair: Şiir yazan kimse, ozan.

Şakir: Şükreden, durumundan memnun olan kimse.

Şan: Ün, nam, şöhret.

Şanal: "Adın duyulsun, ünlü, şanlı bir insan ol” anlamında kullanılan bir ad.

Şanlı: Ünlü, tanınmış kimse.

Şansal: "İyi niteliklerinle ün kazan, şanın yayılsın" anlamında kullanılan bir ad.

Şems: Güneş.

Şemsettin: Dinin güneşi, dinin insanlara verdiği aydınlık.

Şemsi: Güneşle ilgili, güneşe özgü.

Şen: Neşeli, sevinçli.

Şenkal: "Her zaman neşeli kal" anlamında kullanılan bir ad.

Şenol: "Her zaman neşeli mutlu ol" anlamında kullanılan bir ad.

Şeref: Büyüklük, ululuk, üstünlük.

Şevket: Büyüklük, heybet.

Şevki: Şevkli, neşeli, istekli.

Şinasi: Tanımaya, anlamaya özgü, tanımak, bilmekle ilgili.

Şuayp: 1. Cemaat, kabile. 2. Kızıldeniz’den çıkarılan taşlar. 3. Medyen halkına Tanrı tarafından gönderilmiş bir peygamber.

 

T Harfi

Tacettin: Dinin tacı.

Taci: Taç takınmış kimse.

Taha: Kur´an-ı Kerim'in yirminci surenin adı.

Tahsin: 1. Beğenme, alkışlama. 2. Güzelleştirme.

Talat: 1. Yüz, surat, çehre. 2. Güzellik.

Talay: 1. Deniz, büyük nehir. 2. Çok, fazla.

Talha: Zamk ağacı.

Talip: İsteyen, istekli.

Talu: 1. Seçkin, seçilmiş, güzel. 2. İki kürek kemiği arası.

Tamar: 1. Canlı varlıklarda kan dolaşımına yarayan kanal. 2. Yer altında belli bir maden alanı. 3. Huy, yaradılış. 4. Tür.

Tamay: Ayın bütün durumu, dolunay.

Tamer: Tümüyle nitelikli kişi.

Tan: 1. Güneş doğmadan önceki alaca karanlık, şafak vakti. 2. Sabah akşam esen serin rüzgâr.

Tanalp: Şafak gibi aydınlık yiğit.

Tanaltan: Şafak gibi aydınlık hükümdar.

Tanay: Şafak gibi aydınlık insan.

Tanberk: Şafak gibi aydınlık, güçlü insan.

Taner: Şafak vakti gibi aydınlık, güçlü kimse.

Tanfer: Şafak vakti gibi aydınlık, güçlü kimse.

Tanju: Türk hükümdarlarına Çinliler tarafından verilen san.

Tankut: Şafak vakti gibi parlak, mutlu kimse.

Tansel: Şafak seli, ışık seli.

Tansu: Şafağın aydınlattığı su gibi parlak ve temiz olan.

Tanyel: Şafak vakti esen rüzgâr.

Tardu: Armağan, hediye.

Tarhan: 1. İslâmlıktan önce verilmiş vekil, vezir, bey gibi san. 2. Ayrıcalıklı, saygın kişi.

Tarık: Sabah yıldızı, Venüs.

Tarkan: 1. İslâmlıktan önce verilmiş vekil, vezir, bey gibi san. 2. Ayrıcalıklı, saygın kişi.

Taşkın: 1. Coşkulu, coşkun. 2. Su baskını.

Tayfun: Çin Denizi'nde ve Hint Denizi'nde görülen güçlü kasırga.

Tayfur: Küçük bir kuş türü.

Taykut: Kutlu, uğurlu çocuk.

Taylan: 1. İnce, kibar, güzel, uzun ve düzgün boylu. 2. Çok yağmur yağmasına karşın işlenebilir durumdaki toprak.

Tayyip: 1. İyi, güzel, hoş. 2. Çok temiz.

Tekay: Eşsiz ay.

Tekcan: Çok değerli, eşsiz kimse.

Tekçe: 1. Bir topluluk oluşturan şeylerin her biri. 2. Tek başına, yalnız. 3. Yegâne, eşsiz, benzersiz.

Tekin: 1. Tek, eşsiz. 2. Uyanık, tetikte. 3. Uslu. 4. Şehzade, prens. 5. Uğurlu.

Temel: 1. Bir şeyin gelişimi için ilk ögeler. 2. En önemli, belli başlı, ana, esas. 3. Dayanıklı. 4. Bir yapının sağlam dayanak buluncaya kadar toprak içinde aşağıya doğru uzatılan dip duvarları.

Teoman: Hun İmparatoru Mete´nin babası.

Tercan: 1. Genç, taze, körpe. 2. Kırmızı buğday.

Terlan: Sarı renkli, büyük pençeli, kartala benzeyen bir kuş.

Tevfik: 1. Uydurma, uygun düşürme. 2. Başarıya ulaştırma. 3. Tanrı'nın yardımına kavuşma.

Tibet: Çin´in batısında özerk bir bölge.

Timuçin: Katı, sağlam demir.

Timur: Demir.

Toker: Gözü tok kimse.

Tolay: Topluluk, cemiyet.

Tolga: Miğfer.

Tonguç: 1. En büyük çocuk. 2. Bir tür kuş, baykuş.

Toprak: 1. Yer kabuğunun canlılara yaşama ortamı sağlayan yüzey bölümü. 2. Ülke, memleket. 3. İşlenmiş arazi.

Toygar: Turgay.

Tufan: 1. Nuh Peygamber zamanında yağan ve bütün dünyayı su altında bırakan şiddetli yağmur. 2. Şiddetli yağmur.

Tugay: Alayla tümen arasındaki askerî birlik.

Tuğra: Osmanlı padişahlarının imza yerine kullandıkları, özel bir biçimi olan sembolleşmiş işaret.

Tuğrul: Yırtıcı bir kuş.

Tulga: Savaşçıların başlarına giydikleri demir başlık.

Tumay: Sessiz, sakin.

Tuna: 1. Çok, bol. 2. Yavru. 3. Görkemli, gösterişli.

Tunay: 1. Sessiz, sakin. 2. Gece görünen aydınlık.

Tunca: Balkan yarımadasında Meriç ırmağının kolu.

Tuncay: Tunç renginde ay.

Tuncer: Tunç gibi güçlü kimse.

Tunç: Koyu kızıl renkte olan, bakır, çinko ve kalay alaşımı, bronz.

Turab: 1. Toprağın babası. 2. Arapça tamlama. 3. Hz. Ali'nin lakaplarından biri.

Turan: 1. Turancıların dünyadaki bütün Türkleri birleştirerek kurmayı amaçladıkları ülkenin adı.2. Türklerin Orta Asya'daki en eski yurtları.

Turgay: Boz renkli, küçük, ötücü, tarlalarda yuva yapan bir tür serçe, toygar.

Turgut: Konut, oturulacak yer.

Turhan: 1. Soylu ve seçkin kimse. 2. Eski Türklerde vergi ödemeyen, hükümdar huzuruna izinsiz girebilen, saygın kişi.

Tunga: 1. Görkemli, kuvvetli, muazzam. 2. Yiğit, kahraman. 3. Rütbe, unvan.4. Bir tür kaplan.

Tümcan: Gerçekten dost olan kimse.

Tümer: Tam erkek, yiğit.

Türabi: Topraktan yaratılmış.

Türe: 1. Görenek, gelenek, töre. 2. Subay, komutan. 3. Hak ve hukuka uygunluk, adalet.

Türkay: Ay gibi parlak, aydınlık Türk.

Türker: Yiğit Türk.

Tüzün: Yumuşak huylu, sakin, soylu, asil kimse.

U Harfi

Uçar: Uçan, uçucu.

Uçay: Son ay.

Uçkan: Çok uçan, uçucu.

Ufuk: 1. Düz arazide veya açık denizde gökle yerin birleşir gibi göründüğü yer. 2. Anlayış, kavrayış, görüş, düşünce gücü. 3. Çevre, dolay.

Uğraş: Bir güçlüğü yenmek için gösterilen sürekli çaba, mücadele.

Uğur: 1. Bazı olaylarda görülen ve insana iyilik getirdiğine inanılan belirti veya bazı nesnelerde var olduğuna inanılan iyilik kaynağı.2. Bu nitelikte olduğuna inanılan şey.3. İyilik, şans, talih, baht. 4. Fırsat, tesadüf.

Uğuralp: Uğurlu yiğit.

Uğurcan: Uğurlu, hayırlı kimse.

Uğut: 1. Baygın, kendinden geçmiş. 2. Renksiz, solgun. 3. Kuru. 4. Yağmuru bol yılların buğdayı.

Ulaç: 1. Bağlayan, bağlayıcı. 2. Sınır.

Ulaş: Amacına ermiş, isteğine kavuşmuş kimse.

Ulu: 1. Erdemleri bakımından çok büyük, yüce. 2. Zengin.3. Saygın.

Ulualp: Çok erdemli, yüce yiğit.

Ulubay: Yüce, saygın, erdemli kişi.

Ulubek: Erdemli, saygın bey.

Uluberk: Erdemli, saygın, güçlü kimse.

Ulubey: Yüce, saygın, değerli bey.

Uluç: Yüce, saygın kimse.

Uluğ: Ulu.

Uluhan: Büyük, saygın hükümdar.

Ulus: 1. Millet, halk, insan topluluğu. 2. Göçebe. 3. Oba, aşiret kavim.

Ulun: 1. Büyük, ulu. 2. Temrensiz ok. 3. Buğday, arpa kökü.

Umur: Görgü, bilgi, deneyim.

Umut: Ummaktan doğan güven duygusu, ümit.

Unan: 1. Sadakat, bağlılık. 2. Hak.

Unat: 1. Doğru yol tutan. 2. Akıllı. 3. Ergin.

Ural: Kale, şehir, kent al, ele geçir" anlamında kullanılan bir ad.

Uras: Talih, şans.

Uraz: Talih, şans.

Uruç: Yukarı çıkma, yükselme, ağma.

Usbay: Akıllı, saygın kişi.

Uslu: Akıllı, zeki, uysal, sakin kimse.

Utkan: 1. Zafer kazanmış, muzaffer. 2. Şerefli, onurlu soydan gelen.

Utku: Üstünlük, zafer.

Uygar: Kültürlü, eğitimli, görgü kurallarına uyan, medeni kimse.

Uygur: Uygar, medeni.

Uzay: Bütün varlıkların içinde bulunduğu sonsuz boşluk.

Uzel: Usta, becerikli kişi.

 

Ü Harfi

Ülfer: Büyük su, ırmak.

Ülgener: Yüce, ulu kimse.

Ülger: 1. Şeftali, kumaş vb.ndeki ince tüy. 2. Vecize.

Ülkümen: Ülküsü olan, bir ülküye bağlı olan kimse.

Ümit: Umut

Ümitalp: Ümit:  Ummaktan doğan güven duygusu, ümit. Alp:  1. Yiğit, kahraman, cesur, bahadır kimse. 2. Eski Türklerde kullanılan bir unvan.

Ümitcan: Ümit:  Ummaktan doğan güven duygusu, ümit. Can:  1. Ruh. 2. Güç, dirilik. 3. İnsanın kendi varlığı, özü. 4. Gönül. 5. Çok içten, sevimli, şirin kimse.

Ün: 1. Yüksek ses, ses. 2. Şöhret, şan.

Ünal: "Adın duyulsun, tanın, ün kazan" anlamında kullanılan bir ad.

Ünalan: Ün-alan. Adı duyulmuş, ün kazanmış.

Ünalp: Tanınmış, ünlü yiğit.

Üner: Tanınmış, ünlü kimse.

Ünkan: Tanınmış soydan gelen kimse.

Ünsal: "Adın duyulsun, ünlen" anlamında kullanılan bir ad.

Ünsan: Adını duyuran, ünlü.

Ünsay: Ünlen, adın duyulsun anlamında kullanılan bir ad.

Ünver: "Ünlen, tanınmış bir insan ol" anlamında kullanılan bir ad.

Ürkmez: Korkmaz, yılmaz.

Üstün:  1. Benzerlerine göre daha yüksek bir düzeyde olan, onları geride bırakan. 2. Yenen, galip gelen. 3. Sayıca çok, fazla.

Üstüner: Seçkin, başarılı kimse.

Üveys: Kurt, küçük kurt.

Üzeyir: Kutsal kitaplarda geçen bir ad.

 

V Harfi

Vaha: Çöllerin su bulunan kesimlerinde oluşan bitkili alan.

Vahap: Bağışlayan, ihsan eden.

Vahdet: Bir olma, tek olma, birlik, teklik.

Vakkas: Savaşçı, okçu.

Varan: Işımakta olan sabah vakti, sabahın erken vakti, tan vakti. 2. Yer yuvarlağının uydusu olan gök cismi.

Varlık: 1. Zenginlik, para, mal mülk. 2. Önemli, yararlı, değerli. 3. Yaşam, hayat. 4. Var olan her şey.

Varol: "Yaşa, uzun ve sağlıklı bir yaşamın olsun" anlamında kullanılan bir ad.

Vargın: Ulaşan, isteğine erişen.

Vasfi: Nitelikli.

Vassaf: Niteliklerini bildirerek anlatan veya öven.

Vecdi: Coşkunlukla ilgili, coşkunlukla oluşan.

Vecihi: Güzellik, hoşlukla ilgili.

Vedat: Sevgi, dostluk.

Vefa: 1. Sözünde durma, dostluğu sürdürme. 2. Sevgi bağlılığı.

Vefik: Arkadaş, yoldaş, aynı fikirde olan.

Vehbi: Tanrı bağışı olan.

Veli: 1. Sahip. 2. Ermiş, eren. 3. Bir çocuğun her türlü durumundan sorumlu olan kimse.

Velit: 1. Yeni doğmuş çocuk. 2. Kul, köle. 3. Erkek çocuk.

Vesim: Güzel yüzlü.

Visam: Damga, nişan.

Volga: Rusça:  Avrupa’nın en uzun nehri, Volga nehri yada İdil nehri.
Fince:  Beyaz, ak sular, beyaz nehir.

Volkan: Yanardağ.

Vural: "Vur ve al" anlamında kullanılan bir ad.

Vurgun: Birine tutkun, âşık.

 

Y Harfi

Yağız: 1. Esmer. 2. Doru. 3. Yiğit. 4. Bakımlı hayvan.

Yağızer: Esmer kimse.

Yahya: "Tanrı lütufkârdır" anlamında bir söz.

Yakup: 1. Erkek keklik. 2. İbr. Takip eden, izleyen.

Yakut: Pembe veya kırmızı renkte değerli bir süs taşı.

Yalazan: Şimşek.

Yalçın: 1. Dik, sarp. 2. Düz, kaygan. 3. Parlak, cilalı.

Yalım: 1. Alev, ateş. 2. Kılıç, bıçak vb.nin kesici yüzü. 3. Kaya. 4. Sarp yer, uçurum. 5. Şimşek. 6. Kuvvet, kudret. 7. Orun, derece. 8. Çalım, gurur; onur.

Yalın: 1. Gösterişsiz, süssüz, sade. 2. Alev, ateş. 3. Taş, büyük kaya. 4. Çıplak, örtüsüz.

Yalkın: 1. Serap, ılgın. 2. Alev.

Yamaç: 1. Dağın veya tepenin herhangi bir yanı. 2. Karşı. 3. Yan, yakın.

Yaman: 1. Kötü, korkulan, şiddetli. 2. Cesur, güçlü. 3. Kurnaz, becerikli.

Yankı: Sesin bir yere çarpıp geri dönmesiyle duyulan ikinci ses, ses yansıması.

Yarkın: 1. Şimşek, ışık 2. Işıklı.

Yasa: Kanun, düzen, töre.

Yaser: Bolluk, varlık, zenginlik, varsıllık.

Yasin: Kur'an surelerinden biri.

Yaşar: 1. Doğan çocuğun uzun ömürlü olması dileğiyle konulan bir ad.2. Yaşında.

Yaver: Yardımcı.

Yavuz: 1. İyi, güzel. 2. Mert, cesur. 3. Becerikli, hamarat. 4. Yumuşak huylu.

Yekta: Tek, eşsiz, benzersiz.

Yelit: Eksiltme, azaltma.

Yenal: Amacına ulaşan kimse.

Yener: Üstün gelen, kazanan.

Yıldır: Parlak, parlayan, ışıklı, ışık.

Yıldıray: Parlak, ışık saçan ay.

Yıldırım: 1. Gök gürültüsü ve şimşekle görülen, hava ile yer arasındaki elektrik boşalması. 2. Çok hızlı, canlı.

Yılmaz: Yılmayan, bıkmayan, azimli, sebatlı.

Yiğit : 1. Güçlü, yürekli, kahraman, alp. 2. Delikanlı, genç erkek. 3. Gözü pek, düşüncelerini açıkça söylemekten çekinmeyen kimse.

Yiğitalp: Yiğit:  1. Güçlü, yürekli, kahraman, alp. 2. Delikanlı, genç erkek. 3. Gözü pek, düşüncelerini açıkça söylemekten çekinmeyen kimse. Alp:  1. Yiğit, kahraman, cesur, bahadır kimse. 2. Eski Türklerde kullanılan bir unvan.

Yiğitefe: Yiğit:  1. Güçlü, yürekli, kahraman, alp. 2. Delikanlı, genç erkek. 3. Gözü pek, düşüncelerini açıkça söylemekten çekinmeyen kimse. Efe:  1. Batı Anadolu köy yiğidi. 2. Ağabey.3. Kabadayı.

Yiğiter: Güçlü, korkusuz, kahraman kimse.

Yolaç: Yol gösteren, kılavuz.

Yoldaş: 1. Arkadaş, dost, yol arkadaşı. 2. Ortak bir görüşü benimseyenlerden her biri.

Yordam: 1. Kılavuz, rehber. 2. Beceri, yatkınlık. 3. Gelenek, görenek. 4. Anlayış, yerinde davranış. 5. Kural, yöntem, düzen.

Yöntem: 1. Yol, tarz, metot. 2. Yetenek. 3. Uygun, kolay.

Yunus: Ilık ve sıcak denizlerde yaşayan etçil memeli hayvan.

Yusuf: 1. İnleyen, ah eden. 2. İnilti.

Yumlu: 1. Uğurlu, kutlu. 2. Kutsal, mübarek.

Yurdal: "Kendine yurt edin" anlamında kullanılan bir ad.

Yurtman: Yurdunu çok seven kimse.

Yurttaş: Yurtları veya yurt duyguları aynı olanlardan her biri.

Yüceer: Yüksek, büyük, ulu kimse.

Yücel: "Yüksel, yüce bir duruma gel, başarı kazan, ilerle" anlamında kullanılan br ad.

Yücelten: Dürüst, doğru, namuslu, suçsuz kimse.

Yüksel: "Yükseklere çık, yücel, başarı kazan, ilerle" anlamında kullanılan bir ad.

Yüzüak: Dürüst, doğru, namuslu, suçsuz kimse.

 

Z Harfi

Zade: 1. Evlat, oğul. 2. Dürüst, doğru adam.

Zafer: 1. Amaca ulaşma, başarı. 2. Düşmanı yenme, üstün gelme, utku.

Zahir: 1. Parlak, açık, belli. 2. Dış görünüş, dış yüz. 3. Coşmuş, taşkın.

Zahit: Dinin buyruklarını yerine getiren, haramdan kaçınan kimse, sofu.

Zaik: Tadıcı, tadan, tat alan.

Zakir: Zikreden, anan.

Zamir: 1. İç, iç yüz. 2. Yürek, vicdan. 3. Gönülde gizli olan sır. 4. Adın yerini tutan sözcük.

Zekai: Zekâyla ilgili, zekâya ait.

Zekeriya: Erkek.

Zeki: Anlayışlı, kavrayışlı, zekâ sahibi.

Zeycan: Candan, cana yakın.

Zeynel: Zeynelabidin.

Zeynelabidin: İbadet edenlerin süsü.

Zihni: Zihinle, akılla ilgili.

Zikri: Anma ile ilgili.

Zinnur: Nurlu, ışıklı, aydınlık.

Zirve: Doruk, bir şeyin en yüksek noktası, tepesi.

Ziver: Süs, bezek.

Ziya: Işık, aydınlık.

Zobu: 1. İri yarı, kalın, kaba. 2. Delikanlı. 3. Zor, sıkıntılı. 4. Eski vezir konaklarındaki hizmetli.

Zorlu: 1. Güzel, çok güzel, iyi. 2. Yakışıklı. 3. Güçlü, dayanıklı. 4. Sert, keskin. 5. Yürekli, cesur. 6. Girgin, girişken.

Zuhur: Görünme, meydana çıkma, baş gösterme.

Zuhuri: Orta Oyunu'nda komik rolü yapan kimse.

Zübeyr: Yazılı küçük şey.

Zühtü: Her türlü zevke karşı koyarak kendini ibadete veren.

Zülfikar: İki parçalı.

Zülkarneyn: İki boynuzlu.

Zümer: 1. Zümreler, gruplar. 2. Kur’an-ı Kerim’in 39. süresi.

Bebeğinizin cinsiyetini henüz öğrenmediyseniz, Çin Takvimi Cinsiyet Hesaplama yazımızla cinsiyetini tahmin edebilirsiniz. 

Unisex Bebek İsimleri ve Anlamları

 

A Harfi

Adal: “Adın yayılsın, ün kazan” anlamında bir ad.

Adar: Erginlik, olgunluk. 2. Süre, zaman. 3. Arkadaş, taraftar, omuzdaş, yandaş. 4. Mart ayı.

Ahsa: Arabistan’ın Kuveyt-Katar kısmına verilen isim.

Ahter: 1. Yıldız. 2. Talih, şans, uğur.

Akarsu: 1. Yeryüzünde, yer altında belirli bir yatak içinde, eğim boyunca sürekli veya zaman zaman akan su.2. Tek sıra elmastan gerdanlık.

Akel: 1. Doğru, dürüst işler yapan kimse.2. Eli uğurlu olan kimse.

Aksu: Kayalardan sızan tatlı ve berrak su.

Akşın: 1. Az beyaz, beyazımsı.2. Kıllarında ve gözlerinde bazen de derisinde doğuştan boya maddesi bulunmadığı için her yanı beyaz olan hayvan veya insan.

Alkış: Hayırlı dua.

Altın: 1. Parlak sarı renkte, kolay işlenen, değerli paslanmaz maden. 2. Üstün nitelikli, değerli kimse.

Altınay: Üstün nitelikli, değerli kimse.

Amaç: Erişilmek istenen sonuç, maksat, gaye, hedef.

Andaç: 1. Armağan.2. Evlat, nesil. 3. Ün, şöhret. 4. Eş, denk.

Anka: Masallarda adı geçen ve gerçekte var olmayan büyük bir kuş.

Aral: 1. Birbirine yakın adaların oluşturduğu topluluk, takımada. 2. Sıradağlar.

Aran: 1. Kuytu, sıcak yer. 2. Yayla. 3. Düzlük, ova, kışlak. 4. Ilımlı, uyumlu, uygun.

Araz: 1. Esenlik, mutluluk. 2. Sel, akıntılı su. 3. Bir tür ot. 4. Soğuk. 5. Belirti, işaret.

Arem: Çölde bilinçli şekilde birileri tarafından konulan hedef, nişan.

Aren: Farsça:  Parlak renkteki kum tanesi. Hititçe:  Işık

Arın: 1. Temiz, arı, saf. 2. Alın. 3. Yüz, cephe, dağların, tepelerin yüzü.

Armağan: 1. Birini sevindirmek, mutlu etmek için verilen şey, hediye. 2. Ödül. 3. Bağış, ihsan.

Asalet: 1. Soyluluk.2. Bir görevi yüklenmiş olma, o görevin sahibi olma.

Aşkın: 1. Belli bir süreyi aşmış, ötesine geçmiş.2. Benzerlerinden üstün.3. Çok, fazla.

Atlas: Yüzü parlak, sık dokunmuş bir tür ipekli kumaş.

Avşar: Afşar.

Ay: 1. Yer yuvarlağının uydusu olan gök cismi, kamer. 2. Yılın on iki bölümünden her biri. 3. Güzel, parlak, nurlu.

Aydeniz: Ay gibi güzel, deniz gibi coşkulu olan.

Aydinç: Ay gibi dinç olan.

Aygün: Ay gibi güzel, güneş gibi parlak olan.

Aysal: Ay gibi, aya benzeyen.

Azer: Ateş.

 

B Harfi

Bala: Yavru, çocuk.

Balkır: 1. Parıltı, ışıltı, ışık. 2. Şimşek.

Barkın: 1. Yolculuk eden, yolcu, gezgin.2. Kendisini yolundan hiçbir şeyin alıkoymadığı yolcu.

Bediz: 1. Süs, bezek, nakış. 2. Resim, heykel, şekil.

Bereket: 1. Bolluk, gürlük, ongunluk. 2. Yağmur.

Berin: 1. En yüksek, çok yüce. 2. Soylu.

Berka: Şimşek.

Beyhan: Sır saklamayan, aklındakini ve yüreğindekini hemen söyleyen.

Bilge: Bilgili, iyi ahlaklı, olgun ve örnek kimse.

Bilgi: Öğrenme, araştırma veya gözlem yolu ile elde edilen gerçek.

Biray: Ay gibi tek, eşsiz.

Bircan: Çok sevimli, cana yakın.

Birdal: Yardımsever

Birsel: Hareketli, canlı.

Buluş: İlk kez yeni bir şey yaratma, icat.

Burçak: Baklagillerden, taneleri yem olarak kullanılan bir bitki.

Bükre: 1. Erken. 2. Sabah vakti.

 

C Harfi

Canay: Şirin, tatlı kimse.

Candaş: Dost, arkadaş, yoldaş.

Candeğer: Uğrunda can verilecek kadar güzel, değerli, sevilen.

Canel: İçten, candan uzatılan el, dostluk eli.

Canfeza: Türk müziğinde çok az kullanılmış bir birleşik makam.

Canöz: Kişinin özü.

Cansel: Özü taşkın olan kimse.

Cansu: Can suyu, yaşam veren su.

Cemre: Şubat ayında birer hafta aralıklarla önce havada, sonra suda ve en son toprakta oluştuğu sanılan sıcaklık yükselişi.

Cevher: Bir şeyin özü, maya, gevher.

Cihan: Evren. Dünya.

Cihannur: Dünyayı aydınlatan, nurlu, ışıklı.

 

Ç Harfi

Çağ: Zaman dilimi, vakit.

Çağıl: 1. Çağla ilgili. 2. Çakıl. 3. Çağla.

Çağın: Yıldırım, şimşek.

Çağla: 1. Badem, kayısı, erik gibi çekirdekli yemişlerin ham durumu. 2. "Coşkulu ol" anlamında kullanılan bir ad.

Çağlayan: Küçük bir akarsuyun, çok yüksek olmayan bir yerden dökülüp aktığı yer.

Çakır: 1. Mavimsi, mavi benekli, gri göz rengi. 2. Bir doğan cinsi. 3. Gönül, iç, can.

Çığır: 1. Çığın kar üzerinde açtığı yol. 2. İz. 3. Taşlı yol, patika. 4. Yenilikçi akım.

Çolpan: Çoban yıldızı, Zühre, Venüs.

D Harfi

Dalga: Deniz veya göl gibi geniş su yüzeylerinde genellikle rüzgâr, deprem vb.nin etkisiyle oluşan kıvrımlı hareket

Dalya: Bir şey sayılırken birim olarak alınan sayıya gelindiğinde söylenen uyarma sözü

Daniş: Bilgi, bilim.

Değer: 1. Yüksek nitelik. 2. Üstün, yararlı nitelikleri olan kimse. 3. Bir şeyin önemini belirten ölçü, karşılık.

Delal: İnsana hoş, sevimli görünen hâl, naz, işve.

Deniz: 1. Yer kabuğunun çukur bölümlerini kaplayan, birbiriyle bağlantılı, tuzlu, büyük su kütlesi. 2. Çok bol.

Deren: Derleyen, toplayan.

Derin: 1. Çok gelişmiş, çok ilerlemiş. 2. Yoğun. 3. İçten gelen.

Derman: 1. İlaç. 2. Çare. 3. Güç, kuvvet.

Derya: 1. Deniz. 2. Çok bilgili, engin kimse. 3. Çok, pek çok.

Destan: Tarih öncesi tanrı, tanrıça, yarı tanrı ve kahramanlarla ilgili olağanüstü olayları konu alan şiir, epope.

Devin: 1. Hareket, kımıldanış. 2. Çaba, gayret.

Devrim: Dünya görüşünde, felsefede, bilimde, sanatta veya toplumsal düzende birdenbire olan niteliksel değişme.

Dikmen: 1. Koni biçiminde sivri tepe. 2. Dağların en yüksek yeri. 3. Yayla.

Dilhan: Gönülden söyleyen, içten konuşan kimse.

Doğa: 1. Var olan her şeyin, canlı ve nesnelerin tümü. 2. Deniz, dağ, ova, orman vb.nin oluşturduğu fiziksel dünya. 3. Yaradılış ve yapı özelliklerinin tümü.

Doğangün: Doğan güneş gibi parlak olan.

Doğu: Güneşin doğduğu yön, gündoğusu.

Dolunay: Ayın bütün olarak ve parlak göründüğü dönemi.

Duha: 1. Kuşluk vakti. 2. Kur'an-I Kerim'de sure.

Duhan: 1. Kur'an-ı Kerim'de bir sure adı. 2. Duman.

Dünya: Üzerinde yaşadığımız toprak ve denizler, yeryüzü.

 

E Harfi

Ecmel: Çok güzel, yakışıklı.

Ediz: Ulu, yüce, değerli kimse.

Ege: 1. Bir çocuğu koruyan, işlerine bakan ve her hâlinden sorumlu olan kimse. 2. Yaşça büyük. 3. Sahip.

Ekim: 1. Toprağa ürün ekme işi. 2. Yılın onuncu ayı.

Ekin: 1. Ekilmiş tahılın filiz vermiş biçimi, tarlada bitmiş tahıl. 2. Buğday. 3. Kültür.

Elgin: Garip, yabancı, gurbette yaşayan.

Elvan: 1. Renkler, çeşitler. 2. Rengârenk.

Emek: 1. Uzun, yorucu ve özenli çalışma. 2. Bir işin yapılması için harcanan beden ve kafa gücü.

Emet: Son, sonuç.

Ender: Çok az, çok seyrek, az bulunan.

Enginiz: İz bırakacak kadar değerli insan.

Erden: El değmemiş, bakire.

Erem: Bir işe gönüllü, istekli olma.

Eren: 1. Erkek. 2. Olağanüstü sezgileriyle birtakım gerçekleri gördüğüne inanılan kimse. 3. Deneyimli, akıllı kimseler. 4. Dost. 5. Hayırlı çocuk.

Erendiz: Gezegenlerin en büyüğü ve güneşe yakınlık bakımından beşinisi, Jüpiter.

Ergül: Yeni açan gül.

Ergün: Yumuşak, uysal kimse.

Erin: Erginleşmiş kimse.

Erinç: Dirlik, rahat, huzur.

Erke: 1. İş başarma gücü. 2. Nazlı, serbest büyütülmüş çocuk.

Erkin: Hiçbir koşula bağlı olmayan, istediği gibi davranabilen, özgür.

Esen: Sağlıklı, sağlam, rahat.

Eser: 1. Soğuk. 2. Sert esen rüzgâr. 3. Belirti, iz. 4. Ar. Yapıt.

Esin: 1. Esinti, rüzgâr, sabah rüzgârı. 2. Etkilenme, çağrışım veya içe doğma ile akla gelen yaratıcı duygu, ilham.

Etka: Allah korkusu ile günahtan çekinen kimse.

Evren: 1. Gök varlıklarının tümü, kâinat. 2. Ejder, ejderha. 3. Boylu boslu, yakışıklı. 4. Kahraman, yiğit. 5. Zaman.

Evrim: Ağır ağır ve kendiliğinden oluşan değişim.

Eylem: Bir durumu değiştirmek için gösterilen çaba.

Ezel: Başlangıcı, öncesi olmayan geçmiş zaman, öncesizlik.

 

F Harfi

Fasih: 1.Açık ve düzgün (anlatış). 2.Açık ve düzgün konuşma yeteneği olan.

Feda: 1. Bir amaç uğruna değerli bir şeyi gözden çıkarma. 2. Kurban.

Ferah: Kalp, gönül, iç vb.nin sıkıntısız, tasasız olma durumu.

Ferhan: 1. Sevinçli, neşeli. 2. Memnun.

Feza: 1. Uzay. 2. Geniş alan. 3. Geniş ova.

Fikret: 1. Düşünce, fikir. 2. Zihin, akıl. 3. Kuruntu.

 

G Harfi

Gazal: Ceylan.

Gediz: 1. İçinde su birikmiş çukur. 2. Ege bölgesinde bir akarsu.

Göğem: 1. Yeşile çalar mor renk. 2. Bir çeşit yabani ekşi erik. 3. Yapraklanmış ekin.

Gök: 1. Yeryüzünün üzerine mavi bir kubbe gibi kapanan boşluk.2. Mavi renk.

Gökay: Mavi gözlü kimse.

Gökçe: 1. Güzel, gösterişli kimse. 2. Melek. 3. Mavi gözlü kimse.

Gökçin: Maviye çalan, mavimsi.

Göksel: Gökle ilgili, semavi.

Göksen: Mavi gözlüsün anlamında kullanılan bir ad.

Göksu: 1. Gökten inen su. 2. Türkiye'nin çeşitli yerlerinde bulunan akarsuların genel adı.

Göksun: "Yüksel, yücel" anlamında kullanılan bir ad.

Görkem: 1. Gösteriş, heybet. 2. İyi gelişmiş, gürbüz.

Gülhan: Gül gibi güzel kimse.

Gün: 1. Güneş. 2. Gündüz. 3. İyi yaşanmış zaman.

Günal: Aydın ol, aydınlan anlamında kullanlıan bir ad.

Günan: Işığı ve aydınlığı her zaman hatırla anlamında kullanılan bir ad.

Günay: Güney, güneş gören yer.

Günce: Günlük.

Günden: Uysal, yumuşak, her şeyi kabul eden kimse.

Gündüz: Günün sabahtan akşama kadar süren aydınlık bölümü.

Güner: Tan vakti.

Güneş: Tan vakti.

Güney: 1. Dört ana yönden biri, Kuzey kutbuna karşı olan. 2. Her zaman güneş alan yer.

Günhan: Güneş gibi aydınlık ve ışık saçan hükümdar.

Gürbüz: Sağlam, güçlü ve iyi gelişmiş, iri.

Güngör: “Mutluluk, neşe içinde yaşa” anlamında kullanılan bir ad.

 

H Harfi

Hasret: Özlem, özleyiş.

Haziran: Yılın altıncı ayı.

Hikmet: 1.Bilgelik. 2.Tanrı'nın insanlar tarafından anlaşılamayan amacı.3.Gizli sebep. 4. Öğüt verici söz.

Hidayet: Doğru yol, hak olan Müslümanlık yolu.

Hüner: 1. Beceri, marifet. 2. Ustalık.

Hürriyet: Özgürlük, bağımsızlık, serbestlik.

 

I Harfi

Ildız: 1. Yıldız. 2. Gündönümünden 10 gün önceki zaman.

Ilgaz: 1. Atın dört nala koşması. 2. Hücum, akın.

Ilgım: 1. Serap, belli belirsiz görünme. 2. Göz erimi, ufuk.

Ilgın: 1. Akdeniz Bölgesinde yetişen bir ağaç veya ağaççık.2. Hafif esen rüzgâr. 3. Kavurucu sıcak. 4. Belli belirsiz, hafif. 5. Serap. 6. Hayal. 7. İnce.

Işık: 1. Aydınlık, ziya. 2. Mutluluk, sevinç veya zekâdan doğan, yüzde ve gözlerde beliren parıltı. 3. Yol gösteren, aydınlatan, önderlik eden kimse.

Işın: Bir ışık kaynağından çıkarak her yöne yayılıp giden ışık demeti.

 

İ Harfi

İhsan: 1. İyilik etme, iyilik. 2. Bağış, bağışlama. 3. Bağışlanan şey.

İkbal: 1. Baht açıklığı. 2. Arzu, istek.

İklim: 1. Bir ülke veya bölgenin ortalama hava koşullarıyla beliren durumu. 2. Ülke, diyar. 3. Çevre, ortam.

İldeniz: Ülkenin denizi.

İlgi: İki şey arasındaki herhangi bir bağlılık, ilişki.

İlgin: Garip, yabancı, gurbette yaşayan.

İlgü: Engel.

İlgün: Halk, ulus, ahali.

İlkay: Ayın hilal durumu, yeni ay.

İlke: 1. Temel düşünce, temel kanı.2. Temel bilgi. 3. Davranış kuralı.

İlkim: İlk doğan çocuklara verilen adlardan biri.

İlter: Yurdu koruyan, gözeten, yurtsever kimse.

İmer: Çok zengin, varlıklı.

İmran: 1. Evine bağlı, evcimen. 2. Hz. Meryem'in babasının adı.

İmren: Görünen bir şeyi veya benzerini edinme isteği.

İnan: Bir kimse veya şeyin doğruluğunu, büyüklüğünü ve gücünü sarsılmaz bir duygu ile benimseme, iman.

İsmet: 1. Masumluk, günahsızlık, temizlik. 2. Haramdan çekinme, namus.

İzem: Büyüklük, ululuk.

İzgi: 1. İyi, güzel.2. Akıllı, adaletli.

K Harfi

Kadem: 1. Uğur. 2. Ayak.

Kader: 1. Alın yazısı, yazgı. 2. Genellikle kaçınılmaz kötü talih.

Kainat: Evren.

Kamer: Ay.

Kâmran: İsteğine kavuşmuş olan, mutlu.

Kamuran: Kâmran.

Karaca: 1. Geyikgillerden, boynuzları küçük ve çatallı bir av hayvanı. 2. Esmer.

Kayra: Büyük bir kimseden gelen iyilik, ihsan.

Keramet: 1. Bağış. 2. Ağırlama, ikram. 3. Ermişçe yapılan iş, hareket veya söz

Kıvanç: Övünç, iftihar.

Kıvılcım: 1. Yanmakta olan bir maddeden sıçrayan küçük ateş parçası. 2. Harekete geçiren etken.

Kumral: Saçları koyu sarı ve açık kestane rengi olan.

 

M Harfi

Mavera: Görülen âlemin ötesi.

Mayıs: Yılın beşinci ayı.

Mercan: 1. Tropik ve ılık denizlerde yaşayan, geniş resifler oluşturan, mercanlar sınıfının örneği olan, kırmızı kalker iskeletli hayvan. 2. Bu hayvanın iskeletinden elde edilen ve süs eşyaları yapımında kullanılan madde. 3. Açık kırmızı renkte bir balık türü.

Meriç: Kuş iskeleti.

Merih: 1. Ateş rengi.2. Güneş sistemini oluşturan dokuz gezegenden biri.

Miraç: 1. Yükselme, çıkma. 2. Hz. Muhammet'in göğe yükselmesi.

Muhteşem: Gösterişli, görkemli.

Mutahhar: 1. Temizlenmiş, temiz. 2. Kutlu, kutsal, mübarek.

Muteber: 1. Hatırı sayılan, saygın. 2. İnanılır, güvenilir.

Mutlu: Mutluluğa ermiş olan, mesut.

Muzaffer: Üstünlük elde etmiş, zafer kazanmış, yenmiş, utkulu.

Muhterem: Saygıdeğer.

Mükerrem: Saygıdeğer, sayılan, aziz.

Müren: Irmak, nehir, akarsu.

 

N Harfi

Nedret: Azlık, seyreklik, az bulunma.

Neşat: Sevinç, keyif, neşe, şenlik.

Nevruz: 1. Yeni gün. 2. Eski İran takvimine göre yeni yılın ve ilkbaharın başlangıç günü. 3. Güneşin koç burcuna girdiği gün.

Nevzat: Yeni doğmuş, yeni doğan çocuk.

Nida: Bağırma, seslenme.

Nimet: 1. İyilik, bağış, lütuf. 2. Mutluluk, saadet.3. Yiyecek, içecek, azık.

Niyaz: 1. Yalvarma, yakarma. 2. İstek, arzu. 3. Dua.

Nural: Aydınlık, ışık al anlamında kullanılan bir ad.

Nusret: 1. Yardım. 2. Allah’ın yardımı. 3. Üstünlük, başarı.

Nüvit: Müjde, iyi haber.

Nüzhet: 1. Eğlence, neşe. 2. Ferahlık, sevinç.

 

O Harfi

Oflaz: 1. İyi, güzel, eksiksiz, tam. 2. Gürbüz, yakışıklı, güzel giyinen. 3. Becerikli. 4. Eflatun rengi. 5. İşe yarar.

Okyanus: Ana karaları birbirinden ayıran büyük deniz.

Olca: 1. Ganimet. 2. Kadın esir. 3. Bolluk, bereket.

Olcay: 1. Baht, talih, şans. 2. Bahtlı, talihli.

Olgu: Birtakım olayların dayandığı sebep veya bu sebeplerin yol açtığı sonuç, vakıa.

Onur: 1. İnsanın kendine karşı duyduğu saygı. 2. Başkalarının gösterdiği saygının dayandığı değer, şeref.

Oytun: 1. Kutsal, mübarek. 2. Beğenilen, güzel yer. 3. Alçak yer, ova.

 

Ö Harfi

Ödün: Uzlaşmaya varabilmek için hak, istek veya savlarının bir bölümünden, karşı taraf yararına vazgeçme, ödünleme, ivaz, taviz

Öget: 1. Beğenilen, aranılan, övülen.2. İyi, güzel.

Öğün: 1. Zaman, vakit. 2. Kez, defa. 3. Önde, ileride olan.

Öğünç: Övünç.

Ömür: Yaşama, yaşayış, hayat.

Önay: Ocak ayında doğan.

Öney: Önde olan, önde gelen, üstün.

Övünç: Övünmeye yol açan, övünülecek şey.

Özal: Özünü al, gerçeğini al anlamında kullanılan bir ad.

Özben: Gerçekten ben anlamında kullanılan bir ad.

Özbilge: Gerçekten bilgili olan kimse.

Özden: 1. Soyca temiz, köleliği olmayan özgür kimse. 2. Özle, öz varlıkla, gerçekle ilgili. 3. Suların geçtiği yer, su geçidi. 4. Özsu.

Özen: 1. Bir işin elden geldiğince iyi olması için gösterilen çaba. 2. İçerlek, tam orta, en içeride olan. 3. İlk söz. 4. Birbirine yakın iki dağın arasındaki uzaklık, ara. 5. Dere, ırmak.

Özge: 1. Başka. 2. Yabancı. 3. İyi, güzel. 4. Şakacı. 5. Cana yakın, sıcakkanlı.6. Yürekli, gözü pek.

Özgen: Özü geniş, rahat, sakin kimse.

Özgü: 1. Kutsal. 2. Özellikle birine veya bir şeye ait olan.

Özgün: 1. Nitelikleri bakımından benzerlerinden ayrı ve üstün olan. 2. Yalnız kendine özgü bir nitelik taşıyan.

Özgür: 1. Kendi kendine hareket etme, davranma, karar verme gücü olan. 2. Tutuklu olmayan, hür. 3. Başkasının kölesi olmayan. 4. Bağımsız.

 

P Harfi

Pamir: Orta Asya’da Tacikistan, Çin, Sincan Uygur Özerk sınırında bulunan lalenin ana vatanı olan ve Himalaya Dağlarının kuzey silsilelerini teşki eden sıra dağların adı.

Payam: Badem.

Payiz: Güz, sonbahar. Yaşlılık.

Pak: 1. Temiz. 2. Saf, katışıksız. 3. Kutsal, mübarek.

 

R Harfi

Reha: 1. Kurtulma, kurtuluş. 2. Ar. Bolluk, genişlik, varlık.

Renan: Çok ses çıkaran, çınlayan, inleyip duran.

Revan: Kız:  1. Yürüyen, giden, akan. 2. Ruh, can. Erkek:  1. Doğru yolu tutan. 2. İyi hareket eden, akıllı. 3. Ergin.

Ruşen: Aydın, parlak.

Rüçhan: 1. Üstünlük, üstün olma. 2. Üstün tutma.

Rüzgar: 1. Zaman, devir. 2. Dünya. 3. Yel.

S Harfi

Sabah: Gündüzün ilk saatleri, günün başlangıcı.

Safa: Sefa

Sahil: Deniz, nehir, göl kıyısı.

Sanal: Adın duyulsun, ün kazan anlamında kullanılan bir ad.

Sanay: Ay gibi güzel, ayı anımsatacak kadar güzel.

Saygın: Saygı gören, sayılan, hatırlı.

Seçkin: Benzerleri arasında niteliklerinin yüksekliğiyle göze çarpan, üstün, seçilen.

Selvi: Servi

Servet: Zenginlik, varlık.

Sevkal: "Her zaman sev" anlamında kullanılan bir ad.

Sezek: Duygulu, hassas, anlayışlı.

Sezer: Duygulu, hisli, anlayışlı.

Sezgi: Sezme, anlama yeteneği, seziş.

Sonat: Bir veya iki çalgı için yazılmış, üç veya dört bölümden oluşan müzik yapıtı.

Sunay: Ay gibi parlak olan, parıltı veren.

 

Ş Harfi

Şadan: Sevinçli, keyifli, hoşnut.

Şafak: Güneş doğmadan az önce beliren aydınlık.

Şan: Ün, nam, şöhret.

Şen: Neşeli, sevinçli.

Şener: Mutlu, neşeli kimse.

Şeniz: Mutlu, sevinçli bir iz bırakan kimse.

Şeref: Büyüklük, ululuk, üstünlük.

Şerif: 1.Kutsal, şerefli. 2.Soylu, temiz. 3.Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin'in soyundan olan kimse.

 

T Harfi

Tamay: Ayın bütün durumu, dolunay.

Tanay: Şafak gibi aydınlık insan.

Tansel: Şafak seli, ışık seli.

Tansu: Şafağın aydınlattığı su gibi parlak ve temiz olan.

Teksen: "Sen teksin, eşsizsin" anlamında kullanılan bir ad.

Toprak: 1. Yer kabuğunun canlılara yaşama ortamı sağlayan yüzey bölümü. 2. Ülke, memleket. 3. İşlenmiş arazi.

Tuğyan: Coşma, taşma, coşkunluk.

Tuna: 1. Çok, bol. 2. Yavru. 3. Görkemli, gösterişli.

Tulu: Doğma, doğuş.

Tutku: 1. İrade ve yargıları aşan güçlü bir coşku, ihtiras.2. Güçlü istek ve eğilimin yöneldiği amaç.

Tüzün: Yumuşak huylu, sakin, soylu, asil kimse.

Tümay: Dolunay.

 

U Harfi

Uğraş: Bir güçlüğü yenmek için gösterilen sürekli çaba, mücadele.

Ulunay: Değerli, saygın, erdemli kimse.

Umar: Çare, çıkar yol,

Umman: Ulu, büyük, engin deniz, okyanus.

Uslu: Akıllı, zeki, uysal, sakin kimse.

Uygur: Uygar, medeni.

Uysal: 1. Yumuşak başlı, uyumlu, boyun eğen. 2. Terbiyeli.

Uzay: Bütün varlıkların içinde bulunduğu sonsuz boşluk.

 

Ü Harfi

Ülgen: 1. Yüce, üstün, ulu. 2. Eski Türklerde Gök Tanrı'ya verilen ad.

Ülger: 1. Şeftali, kumaş vb.ndeki ince tüy. 2. Vecize.

Ülker: Boğa takımyıldızı sınırları içinde bulunan, yedi parlak yıldız ve etrafındaki gaz katmanı ile güzel görünüm veren yıldız kümesi, Yedikızkardeş, Süreyya, Pervin.

Ünal: "Adın duyulsun, tanın, ün kazan" anlamında kullanılan bir ad.

Ünay: Ay gibi tanınmış, ünü parlak, şöhretli.

Üge: Şöhretli, tanınmış, ünlü.

 

V Harfi

Varlık: 1. Zenginlik, para, mal mülk. 2. Önemli, yararlı, değerli. 3. Yaşam, hayat. 4. Var olan her şey.

Vera: Günah ve haramdan kaçmak için şüpheli şeylerden uzaklaşma, takva.

Vefa: 1. Sözünde durma, dostluğu sürdürme. 2. Sevgi bağlılığı.

Vesamet: Güzellik, güzel olma, güzel yüzlü olma.

Vicdan: Kişinin kendi ahlak değerleri üzerine dolaysız ve kendiliğinden yargılama yapmasını sağlayan güç

 

Y Harfi

Yakut: Pembe veya kırmızı renkte değerli bir süs taşı.

Yalın: Gösterişsiz, süssüz, sade. Alev.

Yankı: Sesin bir yere çarpıp geri dönmesiyle duyulan ikinci ses, ses yansıması.

Yarkın: 1. Şimşek, ışık 2. Işıklı. 3. Maharet, hüner.

Yaşam: Doğumdan ölüme kadar geçen süre, hayat.

Yener: Üstün gelen, kazanan.

Yüce: Yüksek, büyük, ulu.

Yücelen: Yükselen, yüce bir duruma gelen.

Yüksel: "Yükseklere çık, yücel, başarı kazan, ilerle" anlamında kullanılan bir ad.

 

Z Harfi

Zafer: 1.Savaşta kazanılan başarı. 2.Yengi.3.Bir yarışma veya uğraşıda çaba harcayarak elde edilen başarı.

Zarif: 1. Güzel, şık, ince, kibar tavırlı. 2. İnce esprili, esprilerle konuşan.

Zeren: Anlayışlı, kavrayışlı, zeki.

Zirve: Doruk, bir şeyin en yüksek noktası, tepesi.

Zişan: 1. Canlı. 2. Onurlu, şerefli. 3. Bir tür lale.